“ALTILI MASA“ YA DA “MİLLET İTTİFAKI” NIN ORTAK MUTABAKAT METNİ ÜZERİNE ELEŞTİRİLER
DAĞ FARE Mİ DOĞURDU ?
2023 Seçimlerine daha bir yıldan fazla sürenin olduğu bir dönemde seçim tartışmalarının başlatılması üzerine; bir önceki seçimde Millet İttifakı yapmış olan; CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, Demokrat Parti, DEVA Partisi ve Gelecek Partisi tarafından, 12 Şubat 2022’de “ALTILI MASA“ adı verilen ortak bir siyasi oluşum kuruldu.
Amaç kamuya; Cumhuriyetin temel ilkelerinin, Atatürk İlke ve devrimlerinin, TC Anayasası’nın değiştirilemez 4 maddesinin savunulması ve Tek Adam Rejimi yerine Parlamenter Hukuk Devleti Sistemi’nin yeniden kurulması ve savunulması olarak anlatılmıştı.
Ancak çalışmaların başlamasından kısa bir süre sonra başlangıçta yapılan açıklamadan kısa hemen uzaklaşıldı. Cumhur İttifakçılarının taktik ve çağrıları üzerine; “Ortak adayın kim olacağı sorularak açıklanması” istendi. Bu soruya “Seçim sürecine yasal olarak girildiğinde adayımızı açıklarız” denilmesi yerine, adaylıkta gözü olanların bilinçaltları hareketlendi. Kendilerini ortaya atmak için bilinçaltı düşündüklerini açığa vurdular. Bu aşamada milli duyguların yerini kişisel çıkar duygularının aldığı görüldü. Ülkenin geçmişi ve geleceği için endişe yaratan birtakım uygunsuz sözler edildi. İçlerinden biri de “Anayasa’dan Türk sözcüğünün kaldırılmasını istediğini” açıkladı. Eşitlik ve özgürlükten söz edilerek; bölücü terör örgütüne karşı vatanı korumak için yapılan silahlı savunmaya karşı olduklarını açıklayanlar oldu. Oy hesapları içinde “Hainler” ile “Vatanseverler” arasında eşitlik olamayacağı düşünülemedi. Yapılan küçük bir tahrikle dillerin altındaki baklalar çıkarıldı. İyi de oldu. Çünkü kimlerin ne oldukları ortaya çıktı.
Yapılan toplantı sonundaki açıklamada; “Cumhuriyetin temel ilkelerinin, Atatürk İlke ve devrimlerinin, TC Anayasası’nın değiştirilemez 4 maddesinin savunulması ve Tek Adam Rejimi yerine Parlamenter Hukuk Devleti Sistemi’nin yeniden kurulması ve savunulması” söylemi beklenirken, “Yarının Türkiyesi” başlığıyla 9 ana başlık altında 2 binin üzerinde maddeye yer verilen “Mutabakat Metni” aşağıdaki sözlerle başlatıldı;
“Hukuk, Adalet ve Yargı, Kamu Yönetimi, Yolsuzlukla Mücadele, Şeffaflık ve Denetim, Ekonomi, Finans ve İstihdam, Bilim, AR-GE, Yenilikçilik, Girişimcilik ve Dijital Dönüşüm, Sektörel Politikalar, Eğitim ve Öğretim, Sosyal Politikalar, Dış Politika, Savunma, Güvenlik ve Göç Politikaları.”
Kendimi tüm zorlamama karşın, bu Mutabakat Metninde Cumhuriyetimize, onun kurucusu ve güvencesi olan Atatürk’e neden yer verilmemiş olduğunu anlayamıyor ve böyle bir metni kabullenemiyorum. Ne yazık ki; bu metinde Anayasamızın temelini teşkil eden ilk dört maddesinin değiştirilemeyeceği ilkesine bile yer verilmemiş. Acaba, bir süre önce Altılı Masa’nın bir üyesinin “Anayasa’dan Türk sözcüğünün kaldırılacağı” hakkındaki akıl almaz görüş ve önerisi diğer üyeler tarafından benimsenmiş de mi bilinçli olarak bu metne konulmamıştır. Uzlaşma metninde bu konuya kesinlikle bir açıklık getirilmeydi. Dilerim böyle bir şey olmamıştır. Bu arada diğer bazı liderler tarafından da oy alma endişei için olmlı milli çıkarlarımıza ters düşen anlamsız konuşmalar yapılmıştır. Bu tür olumsuz durumlar önemsenmelidir. Çünkü yaşanan bütün olumsuzluklara rağmen Ulusumuz Cumhuriyetine, Atatürk’e ve Devrimlerimize büyük bir bağlılık içindedir. Çünkü böyle bir düşünce Cumhuriyetimize, Atatürk İlke ve Devrimlerine karşı bir ihanet olacak, aynı zamanda ülke rejimi için tartışmalara yol açacaktır.
240 SAYFALIK METİNDE 9 ANA BAŞLIK ALTINDA ELE ALINDI
Böyle bir mutabakat metninin 240 sayfalık çok geniş boyutlarda bir metin olmasının, temel konuların ele alınmasından çok ayrıntıların ele alınmışı olmasından kaynaklandığını düşündürüyor. Böyle bir mutabakat metninde öncelikle uzlaşmaya varılmış temel hedeflerin açıklanması gerekirdi. Bu durum, temel hedefler üzerinde tam bir uzlaşmaya varılamadığını düşündürüyor. Cumhuriyet, Atatürk ve Devrimlerinden söz edilmemiş oluşu bu görüşü destekliyor.
240 sayfalık metinde yer alan ve yer verilmeyen bazı hususlar medya ve sosyal medya organlarında yer aldılar. Bunlardan “Siyasilerin yakın akrabalarının “Özel Kalem” gibi kadrolara atanmayacağına” ilişkin haber, mantık ölçüleri içinde ele alındığında; yeni seçilecek kişi kim olursa olsun doğruluğu asla tartışılamaz.
Üzerinde önemle durulan “İstanbul Sözleşmesi” ne dönüleceği hususu sosyal medyada defalarca paylaşılmasına karşın Ortak Mutabakat metninde yer verilmeyişinden bahisle ağır eleştiriler yapılığı görülüyor. Aslında bu durumun iyi araştırılmadığı, gittikçe artan kadın cinayetlerinin tek nedeninin “İstanbul Sözleşmesi yaşatır” sloganıyla değerlendirilmekte olduğu görülüyor. Bu konuyu derinlemesine araştırmış bir yazar olarak; kadınlarımıza karşı vahşice işlenen bu adi cinayet olaylarının temelinde ailesel, bireysel, sosyal, kültürel ve ekonomik nedenlerin olduğunu söyleyebilirim. Bu cinayetlerin önlenmesi için tabii ki devletimizce en etkin önlemler alınmalıdır. Her gün bir yenisine tanık olunan ve toplumumuzu derinden yaraların, insanlık dışı vahşet örnekleri görülen bu cinayetlerin önlenmesi için yeni yasaların çıkarılması ve daha etkin önlemlerin alınması gerekmektedir. Bunun aksi düşünülemez.
Ancak bu konuya köklü bir çözüm getirilebilmesi için çok daha geniş çaplı ele alınması, iyi araştırılması ve gerçeklerin gözden kaçırılmaması gerekiyor. Bunun için ilk olarak “Avrupa Birliği Uyum Yasaları” ndan başlanması, sonra da bunun devamı olan “İstanbul Sözleşmesi” nin ele alınması gerekiyor. Devletimiz 70 yıldan beri Avrupa Birliği’ne tam tersinegirebilmek için uğraş vermesine karşın sürekli oyalanmış, zaman zaman umutlandırılmış, ama bir türlü kesin üyeliği kabul edilmemiştir. Aslında Geleneksel kültürümüz, ailesel yapımız ve dinsel inançlarımız; Avrupalılar’ın gelenek-görenek ve kültürleriyle bağdaşmaz. Kendilerini demokrasi, insan hakları ve özgürlüklerin beşiği saymalarına karşın, bu değerlerin tam tersi olan, sömürücü, sömürgeci, demokrasiden, insan hak ve özgürlüklerinden uzak bir toplum ve devlet yapısına sahiplerdir. Yukarıda sözü edilen anlaşma ve sözleşmeler ise; ellerindeki gücün verdiği dayatmalarla ulusumuzu kendi pisliklerinin çukuruna atabilmektir.
Avrupa Birliği Uyum Yasaları içinde kabul etmek zorunda kaldığımız “Zina’nın suç olmaktan çıkarılması” ve bunun devamı olan “İstanbul Sözleşmesi” içinde dayatılan hususlar ahlak, kültür ve aile yaşamımızla taban tabana zıt olup, “İstanbul Sözleşmesi yaşatır” söyleminin tam tersine, çoğalan Kadın Cinayetleri’ nde büyük paylarının olduğu düşünülmelidir. Çünkü bunlarla birlikte ulusumuzun geleneksel kültürü, ailesel yapısı ve ahlaki değerlerinde ileri derecede yozlaşmalar olmuştur. Bu itibarla ulusumuzun kültür ve inançlarına ters düşen bu sözleşmeler yasalarımızdan tümüyle kaldırılmalıdır.
MİLLET İTTİFAKI’NIN “ORTAK POLİTİKLAR MUTABAKA METNİ” VE BU METİN HAKKINDAKİ GÖRÜŞ VE ELEŞTİRİLER:
– Cumhurbaşkanı 7 yıllık bir dönem için seçilecek. Demokratik, adil bir sistem için güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçeceğiz. Anayasal ve yasal değişiklikleri ivedilikle hayata geçireceğiz. Maddeler arasında yer alması gereken önemli bir maddedir.
– Milletlerarası sözleşmelerden geri çekilme yetkisinin Meclis’e ait olduğunu anayasal güvence altına alacağız. Hiçbir şekilde tartışılması gerekmeyen bir madde olup mutabakat maddeleri arasına konulması bile gerekmiyor
Parti kurmaylarının açıkladığı Ortak Politikalar Mutabakat Metni, 9 ana başlık altındaki 75 alt başlıkta 2 bin 300’den fazla hedef, politika ve projeleri ortaya koyuyor.
Metnin ön sözünde “Temel hedefimiz, Türkiye’yi herkesin insan onuruna yaraşır bir yaşam sürdüğü ve sosyal refah standartlarına ulaştığı, kadınların, çocukların, gençlerin ve tüm vatandaşların geleceğe umutla baktığı, toplumsal barış ve huzurun tesis edildiği mutlu bir ülke haline getirmektir” denildi
Millet İttifakı’nın “Ortak Politikalar Mutabakat Metni”nde öne çıkan diğer bazı maddeler şöyle:
- Cumhurbaşkanlığı bünyesindeki kurulları ve ofisleri lağvederek görev ve yetkilerini ilgili bakanlık ve kurumlara devredeceğiz.
- Cumhurbaşkanlığı envanterindeki uçakları satarak elde edilen gelirle alınacak yangın söndürme uçaklarını orman yangınlarını söndürme filosuna dâhil edeceğiz.
- Cumhurbaşkanının kararname çıkarma yetkisine son vereceğiz.
- Cumhurbaşkanının tarafsızlığını güvence altına almak için bir dönem seçilebilmesi kuralını kabul edecek, görev süresini 7 yıl ile sınırlı tutacağız.
- Cumhurbaşkanı seçilen kişinin partisi ile ilişiğinin kesilmesi kuralını düzenleyeceğiz.
- Görevi sona eren Cumhurbaşkanı’na görev sonrasında aktif siyaset yasağı getireceğiz. İnsan hak ve özgürlükleri açısından böyle bir zorunluluğun getirilmesi düşünülemez. Ancak 7 yıllık bir süre için söz konusu olabilir.
- Türkiye Varlık Fonu’nu kapatacağız. Kapatılmak yerine siyasi iktidarların etkisinden kurtarılacağı düşünülmelidir.
- Seçim barajını %3’e düşüreceğiz. %3 barağı, siyasi parti sayısında enflasyona neden olacak bu ise siyasi huzursuzluk yaratacaktır. Böylece tabela partileri oluşacak ve alacakları hazine yardımları büyük bir israfa yol açacaktır. %7 barajı daha uygun olabilir. Ancak önemli yasa tasarıları çıkarılırken mecliste grup oluşturamamış parti başkanlarına belli bir süre için, (örneğin; 15-20 dakika) görüşlerini bildirme hakkı tanınabilir.
- Mülakat uygulamalarına son verecek, yazılı sınavda en yüksek puan alandan başlamak üzere personel alımı yapılmasını sağlayacağız.
- KPSS sınavlarının sayısını artıracak ve sınavlardan ücret almayacağız.
- TBMM’de “Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu” kuracağız.
- Yolsuzluktan elde edilen ve yurt dışına kaçırılan gelirleri ülkemize geri getirecek, bu çerçevede “Malvarlıklarının Geri Alınması Ofisi” ni kuracağız
- Merkez Bankası rezervlerinin şeffaf olmayan bir biçimde ve dolambaçlı yollarla satışına ilişkin işlemleri idari ve hukuki denetime tabi tutacak, tespit edilen hata, usulsüzlük, yolsuzluk ve kamu zararının sonuna kadar takipçisi olacağız. Bu konuda, Merkez Bankası’nın özerkliğinin sağlanması, atama ve azillerinde somut hükümler getirilmelidir.
- YÖK’ü kaldıracak, yüksek öğretim kurumlarının akademik, idari ve mali özerkliğine müdahale etmeksizin yüksek öğretimin planlanması ve yükseköğretim kurumları arasında koordinasyonun sağlanması şeklinde sınırlı görevleri bulunan bir kurul kuracağız. YÖK’ün kaldırılması yerine, aksayan yönlerinin düzeltilmesi, siyasi etkilerden tamamen uzak bir konuma getirilmesi düşünülmelidir.
- Sakarya Tank Palet Fabrikasının tahsis işlemlerini hukuki mevzuat çerçevesinde iptal edeceğiz. Peşin iptal kararı düşünülmesi yerine, ulusumuza sağladığı kar-zararlar araştırılmalı ülkemizin hayrına olacak bir yol izlenmelidir.
- Mevcut Kamu-Özel İşbirliği (KÖİ) projelerinin tümünü teknik, idari, hukuki ve yasama denetimine tabi tutacağız. Bu yapılması gereken zorunlu bir görevdir.
- Usulsüzlük ve yolsuzluk tespit edilen projeler için ulusal ve uluslararası tüm hukuki yolları kullanacak, gerekirse tahkim süreçlerini işletecek, varsa kamuyu zarara uğratan yüklenici şirketler, bunların ortakları ve sorumlu şahıslarla ilgili yasal işlemleri başlatacak ve oluşan zararların ilgililerinden tahsilini sağlayacağız.
- Kalıcı yaz saati uygulamasına son vereceğiz. Bu son derecede önemli bir durumdur. Öğrenci ve ailelerin yakınmasını sona erdirmek için gereken yapılmalıdır.
- Kanal İstanbul projesini göreve başladığımız gün iptal edecek, bugüne kadar yapılan iş ve işlemleri hukuki, ekonomik, ekolojik ve teknik olarak incelemeye alacağız. Peşin hükümlü olmak yerine, yapılacak incelemelerden sonra konu liyakat sahibi bilim adamları tarafından ülke yararına olacak şekilde karar alınması, bu arada milli servete zarar verilmemesi dikkate alınmalıdır.
- Geçici Koruma Altındaki Suriyeli’lerin güvenli ve iç hukukumuz ile uluslararası hukuka uygun biçimde mümkün olan en kısa sürede ülkelerine geri dönmelerini sağlayacağız.
- Düzensiz göçün kaynağı olan ülkelerle Geri Kabul Anlaşmaları yapacağız. Türkiye’ye bir “tampon ülke” muamelesi yapılmasına izin vermeyeceğiz.
- Gayrimenkul, devlet borçlanma senedi, yatırım fonu satın alınması ya da döviz cinsi mevduat ya da bireysel emeklilik hesabı açılması karşılığında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı verilmesi uygulamasına son vereceğiz. Son derecede isabetli olacaktır.
- Gençlere pasaportu ücretsiz verecek, yurtdışına çıkışta harç almayacağız. Bunun nedenini anlamak zordur. Öncelikle “Genç” sözcüğüne somut bir anlam kazandırılması gerekir. Zira genç sözcüğü göreceli bir kavramdı. Örneğin 18-30 yaş arası gençlerden, öğrenim, üst lisans, master yapmak isteyenler, bilgi görgü ve deneyimini artırmak veya Erasmus programlarına katılmak için yurt dışına gideceklere böyle bir olanak sağlanabilir. Aksi halde yurttan kaçışlara yol açmasını kolaylaştıırır.
- Etkin ve katılımcı bir yasama, istikrarlı, şeffaf ve hesap verebilir bir yürütme, bağımsız ve tarafsız bir yargı ile kuvvetler ayrılığının tesis edildiği güçlü, özgürlükçü, demokratik, adil bir sistem için Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme geçeceğiz.
- Kanunlar üzerinde tanınan veto yetkisini kaldırarak Cumhurbaşkanına sadece “geri gönderme yetkisi” tanıyacağız. Cumhurbaşkanının kararname çıkarma yetkisine son vereceğiz.
ADETA RAKİPLERİNİ LİNÇ ETME AMACI İÇİNDE, İÇ VE DIŞ DÜŞMANLARLA İİTTİFAK YAPILARAK GERÇEKLEŞTİRECEK SEÇİMLER HİÇ KİMSENİN HAYRINA OLMAYACAKTIR. BU NEDENLE, DAHA ÇOK GERGİNLİK YARATACAK MİLLİ BİRLİĞİMİZE ZARAR VERİCİ SÖYLEM VE EYLEMLERDEN KAÇINILMALIDIR. BU ÖNERİ ÖÜMÜZDEKİ SEÇİMLERE KATILMAYI DÜŞÜNEN HERKES İÇİN GEÇERLİDİR.
KİM SEÇİLİRSE SEÇİLSİN,YAPILACAK ÖNÜMÜZDEKİ SEÇİMİN VATANIMIZA VE MİLLETİMİZE HAYIRLI OLMASINI DİLİYORUM.
SADIK ÖZEN
3 Şubat 2023 / ANTALYA