Merhaba Sayın Mumcu!
Sözlerime, size sıcak bakan biri olduğumu söyleyerek başlıyorum. Çünkü, bir zamanlar rahmetli Turgut Özal’ın dört tabanlı parti felsefesine inanarak, ya da kanarak Anavatan Partisi’ne girdim ve 1994 seçimlerinde Kepez Belediye Başkan Adayı olarak seçime katıldım. Hatta; 1995 seçimlerinde milletvekili aday adayı bile oldum. Dolayısıyla, o partinin iç yapısını iyi bilirim. Partilerdeki lider sultasının ne olduğunu da en yakından orada tanıdım. Hatta, partinin başından ayrılması için Mesut Yılmaz’a bir açık mektup bile yazdım. Bunları, buraya niçin yazdığımı anlıyor olmalısınız. Size karşı olmadığımı, aksine sempati duyduğumu bir kere daha vurgulamak istiyorum. Bizim yapamadıklarımızı Erkan Mumcu olarak siz yaptınız. Bayrak açtınız ve direndiniz. Zira, bizler profesyonel siyasetçi olamadık ve amatörlük düzeyinde kaldık. Çünkü, ne paramız vardı, ne de elimizden tutan veya arkamızda olan birileri. Sadece, Antalya’ya ve ülkeye hizmet etmek için yola çıkmıştık, o da olmadı.
Kökten bir siyasetçi olduğunuz ve oyunu kuralına göre oynadığınız anlaşılıyor. Zaten, bunu siz de açıkça ifade ediyorsunuz. Gençliğiniz, ataklığınız, siyasetten iyi anlamanız çok büyük bir avantaj. Arkanızda büyük bir para desteği olduğu da kesin. Yoksa bu genç yaşınızda bir liderlik yarışına çıkar mıydınız? Açık sözlü, şeffaf ve halktan biri gibi davranışlarınız da sizin için artı puanlar. Hele, “Ben halva demesini de bilirim helva demesini de” sözünüz halkın çok hoşuna gitti ve iyi tuttu. Ben de tıpkı sizin gibi açık sözlü biriyim. Profesyonel siyasetçi değilim ama, bir hekimim ve halkın nabzını da iyi tutarım. Ben de “Elma demesini de bilirim alma demesini de” derim.
İşte bu yapım gereği, sizden cevaplamanızı beklediğim bazı sorularım var. Bunları, kendi adımdan çok, size bel bağlamak isteyen halk adına soruyorum sayın Mumcu. İnşallah bu yazım size ulaşır ve yanıtlama lütfunda bulunursunuz. İnternet adresinizi bulursam, o yolla göndermeyi de dilerim.
Sizin için, Anavatan’da verdiği liderlik savaşından sonuç alamadığı için ayrılmıştı diyorlar. Lider olmayı kafanıza koyduğunuza göre bu varsayım doğru mu? Yoksa, mesele Mesut Yılmaz’ın liderlik sultasına karşı çıkmanız mıydı? İkincisi, Anavatan Partisi’nin durumunu iyi değerlendirerek, siyasi yaşamınıza ara vermemek için AKP’ye girmiş olduğunuz söylentisi. Bu konu da önemli sayın Mumcu, AKP’nin ilkelerine inandığınız için mi girmiştiniz bu partiye, yoksa siyasi yaşamınızda onu bir basamak olarak mı kullanmak istediniz? Malum, siyasette bu gibi şeyler olabiliyor. Kafalarda bir tereddüt daha var, o da, istifanızın ABD ile hükümet arasındaki iplerin gerildiği bir döneme rastlaması.
Uzun yıllardan beri, ne yazık ki ülkemiz siyasetinin uzaktan kumandalı olarak idare edildiğine dair varsayımlar var. Yaşanan bazı örnekler, bunun haklı olabileceğini de düşündürüyor. Bir de, yurt dışında ipleri ellerinde tutan birilerinden bahsediliyor. Sizin gibi delikanlı, mert ve ülkenin geleceği için güven vermesi beklenen siyasetçilerin, çok açık ve net olarak bu soruları yanıtlaması gerekiyor. Buna var mısınız? Ben, halk adına, bu sorularımı hiç evirip çevirmeden, ağzımda gevelemeden direkt olarak sordum. Eğer, siz de, aynı şekilde, dürüstlük ve cesaretle açıklama yaparsanız geleceğin önemli bir liderisiniz. Ama, ne pahasına olursa olsun söylediklerinizin arkasında durmak koşuluyla. Bu ülkede; “Sözüm senettir” dedikleri halde, hala senedini ödemeyenlerin olduğunu bilerek, dürüstçe bir yanıt vermenizi bekliyorum. Bu yanıtınızı vadesi gelince ödeneceğine inandığım bir senet olarak saklamak isterim.
Selam ve sevgilerimle.
16 Mart 2005 Konyaaltı Gazetesi – Antalya