Evet! Güzel vardı. Ama en güzel de vardı. Bunu inkar edemeyiz, yok sayamayız, görmezlikten gelemeyiz. Her şey güzeldir deyip, “en güzel”in olmadığı, güzel olan her şeyin kendinde “en güzel” olan bir yönün mutlaka bulunduğu üzerine sayfalar dolusu felsefi inciler hemen şimdi döktürebiliriz. Ama “en güzel” tahtını korur ve bizim onu görmezlikten gelme çabamız karşısında tahtından sıcak bir gülümseyişle aşağı doğru bize bakar.
Peki nedir bu “en güzel” gerçekte?
Sözü üstadına bırakalım, sonra devam ederiz.
” En güzel deniz;
henüz gidilmemiş olandır.
En güzel çocuk;
henüz büyümedi.
En güzel günlerimiz;
henüz yaşamadıklarımız.
Ve sana söylemek istediğim en güzel söz;
henüz söylememiş olduğum sözdür.”
Evet üstat, haklısın, “en güzel”i verdin bize. Sağol! Belki de bu resmi Nazım görmedi. Atatürk’ün yanındakilerle birlikte bir başka insanı, halktan birini dinleyişini gösteren fotğraf. Abidin de farkındaysa, sırrı olarak kalmış belki de! Ama mutlaka saygıyla eğilmiştir bu kayda geçirilmiş güzellik karşısında. Ve onu bize defalarca sunmuştur büyülü fırçasıyla.
Benzer resimler çoktur. Ama bu fotoğraf Atatürk’ün gerçek kuran, üreten, yapanı nasıl gördüğü ve desteğini nerden aldığının, onu kendisi yapanı bildiğinin ötesinde bir şey daha gösteriyor.
Atatürk döneminde yalnız yaşayan eşlerden bir sabah kalktığında evlerinin kapısını kapamamış olduklarını fark eder. Eşine, “Akşam kapıyı kapamamışız.Iyi ki bir şey gelmedi başımıza.” der. Eşi, “Aman sen de! Atatürk’ün Türkiye’sinde kapın açık yatsan ne olur ki!” diye karşılık verir. Şimdi siz bir dönem, gece kimin nerden sökün edeceğini bilemediğiniz için, kapılarınıza üst üste kilitler vurduğunuzu, sonra da bu düzene “Dur!” diyen “bizim oğlanlar”ın çetelerinden korunmak için bu tedbirleri pekiştirdiğinizi, kapı kilit imal eden firmaları zenginleştirmeye devam ettiğinizi düşünün.Son olarak da bugünü!…
Fotoğrafın güzelliği yalnızca Atatürk’ün halktan birini dinleyişinde değil.O bir öğrenci. Bir bilgeyi dinliyor bütün yüreğiyle, ruhuyla.Sadece Atatürk değil, yanındakiler de birer Atatürk gibi dinliyorlar halkı. Milli çizgi insanları eğitiyor, saflara çekiyor, geliştiriyor, değiştiriyor. Değiştirme süreci düşman sınıfları kıyma makinesine dolduran bir süreç değil, eğiten, geliştiren insanlaştıran bir süreç.
Işte sorunun çözüm anahtarı bu en güzel fotoğrafta, en güzel Atatürk fotoğrafında gizli. Bence Atatürk’ün bütün portrelerinin yerine bu fotoğrafı koyalım. Ben bu fotoğrafı hemen duvar kağıdı yaptım. Yaptırabilirsem çoğaltıp hastalarıma da hediye edeceğim.
Dr.Mehmet Ali Kutlu
Şişli Devlet Hastanesi
Nöroloji Servisi
http://tr.mail.yahoo.com