“ORDA BİR KÖY VAR UZAKTA”
YAZIKLAR OLSUN !.. İSMET PAŞA’NIN TORUNUNDAN DEDESİNİN DÖNEMİNE HAKSIZ ELEŞTİRİ
Dr. Sadık Özen
Kırk yıl düşünsem Büyük Devlet Adamı İsmet İnönü’yü öz torununa karşı savunmak zorunda kalacağım aklıma gelmezdi doğrusu. Demek kaderde bu da varmış. Aslında pek şaşırmamak gerekiyor buna.. Torun için “İhanet” ve “Nankörlük” gibi söylemleri kullanmak istemiyorum. Halkımız arasında bu gibi durumlar için “KAHPE DÜNYA” diye bir söylem kullanılır. Yaşadığımız dünya için genel bir değerlendirmedir bu. Hey gidi kahpe dünya diye başlar ve gideceği yere kadar uzanır. Hey gidi kahpe dünya insanları nerelerden alıp nerelere taşıyorsun. Üzerinde yaşanan çok şeye alıştık, ama bu kadarına da pes doğrusu.
Ben konuyu en olumlu tarafından ele almak istiyorum. Sayın torun yaşı gereği, dedesini ve onun devletin başında olduğu dönemi bilemez. O kadar çok İnönü düşmanı var ki ülkemizde, kim bilir hangi densiz yazarın yazdıklarını okudu da dedesi için yazdıklarını kaleme aldı. Doğrusu onu biraz olsun aydınlatabilmeyi görev sayıyorum kendim için.
Çünkü benim çocukluk ve gençlik dönemimin tümü onun döneminde geçti. Keşke büyük bir hayranlıkla sevdiğim “TÜRKİYE’NİN İKİNCİ ADAMI” için yazdığım “İÇİMİZDEKİ İSMET İNÖNÜ” kitabınıı okumuş olsaydı, belki bu hataya düşmezdi.
Büyük İnönü’nün mirası torunlarına, savunması da bizlere kaldı. Bunun benim için ne kadar büyük bir gurur kaynağı olduğu düşünüşebilir mi? Ama inanın bunu yapmayı değer bu büyük insan için. Çünkü o Büyük Atatürk’ün en yakın arakadaşı, dostu ve cumhuriyetin kuruluşunda en çok emeği geçen iki kişiden biri. Ve kim ne derse desin, ne kadar nankörlük edilirse edilsin, ülkemize demokrasiyi getiren ve “12 Temmuz Beyannamesi” ni yayınlayan büyük devlet adamıdır. Sayın Torun bari şu dünyada örneği az görülem “12 Temmuz Beyannamesi” ni okuyabilmiş olsaydı.
Neymiş efendim, o dönemin ünlü simalarından değerli eğitimci, büyük şair Ahmet Kutsi Tecer “ORDA BİR KÖY VAR UZAKTA” şiirini yazmış, bu şiirinde “Gitmesek de gelmesek de o köy bizim köyümüzdür” diyor. Sen misin bunu söyleyen; meğer bu şiirin anlamı sayın toruna göre; “Devlete tapınma kültürünün esaslı tuğlası”, hatta “vatanseverlik diye ırkçılığı nakış gibi ören, eleştirel düşünceyi hainlikle eş tutan eğitim sisteminin aracısı” imiş. Doğrusu bu şiirin bu sözlerle tanımlanacağını asla düşünemezdim.
Çok Değerli eğitimcilerimizden Ceyhan Atıf Kansu’nun bu anlamlı şiiri sonradan bestelenmiş. Bu şiir bizim ilkokul yıllarından itibaren vatanseverlik duygularımıza rehberlik etmiştir. Bir gün Türkiye’nin İkinci Adamı ve ülkemizin Atatürk’ten sonra en büyük devlet adamı İsmet İnönü’nün torunu olan birinin ortaya çıkıp; bu şiir nedeniyle, böyle sakat bir görüşle, başta Atatürk ve İnönü gibi canlarını bu vatan için fedaya hazır olarak Kurtuluş Savaşımızı gerçekleştirmiş ve Cumhuriyetimizi kurmuş insanlara karşı bu derece nankörce bir ifade kullanacağını düşünemezdim.
Bu, bu büyük insanlara karşı yapılmış büyük bir haksızlık ve saygısızlıktır. Şiddetle kınıyorum ve bu menfur söylemi söyleyene iade ediyorum.
Ne var ki dünya kendi atalarına bile nankörlük eden ve ihanette bulunan insanlarla doludur. Yapılan bu şeyi, kendimi bildim bileli büyük bir hayranlıkla bağlı olduğum Atatürk ve İnönü’ye, haddini bilmezlikle atılmış bir çamur olarak görmekteyim. Ve kendimi namuslu insanların cesaretine sahip görerek, bu söylemi yanıtlamayı görev sayıyorum.
Bu söylemlerde bulunmak cumhuriyet düşmanları ile aynı paralelde olmaktır. Teessüflerimi ifade etmek duyduğum üzüntünün telafisine yetmiyor. Son derecede üzgünüm. Bu söylemde bulunandan; Atatürk, İsmet İnönü ve bu iftirayı asla kabul etmeyeceklerine inandığım Atatürkçü, Cumhuriyetçi ve Ulusalcılardan özür dilemeye davet ediyorum.
Şimdi kısaca Sayın Ahmet Kudsi Tecerİn kim olduğunu tanımaya çalışalım.
4 Eylül 1901’de, babasının görevli olduğu Kudüs’te dünyaya geldi. 23 Temmuz 1967’de İstanbul’da vefat etti. Türkçe öğretmeni, şair, oyun yazarı, siyasetçidir. Halk kültürü alanında çalışmaları ile tanınır. Çalışmaları, Karacaoğlan ve Yunus Emre’nin hayatına ışık tutmuştur.
Ünlü halk şairi Aşık Veysel’i Türkiye’ye tanıtan, halk müziği derlemecisi Muzaffer Sarısözen’i keşfeden kişidir. 1930’larda adını şiir alanında duyuran edebiyatçının en çok bilinen eseri, Münir Ceyhan tarafından bir okul şarkısı haline getirilen “Orada Bir Köy Var Uzakta” adlı şiirdir.
Tecer, 1934’te, Milli Eğitim Bakanlığı Yüksek Öğrenim Şube Müdürü olarak atanmış ve bu görevde 5 yıl kalmıştır. Bir yandan da Gazi Eğitim Enstitüsü’nün kompozisyon, Gazi Lisesi’nin felsefe derslerine giröiştir. Devlet Konservatuarı’nın kuruluşunu hazırlayanlar arasında yer alan Ahmet Kutsi Tecer 1937 yılında öğretmen Meliha Hanım ile evlenmiş ve bu evlilikten iki çocuğu olmuştur.
1938’de Yüksek Öğrenim Genel Müdürlüğüne atanan Tecer, arkadaşı Muzaffer Sarısözen’in Ankara Devlet Konservatuarı Folklor Arşivi Şefliği’ne tayinini sağlayıp, halk müziği derlemeleri yapmasına yardımcı olmuştur..
1942’de Talim ve Terbiye Kurulu üyeliğine atanan Tecer, ardından VI. dönem Adana (ara seçim) ve VII. Dönem Urfa milletvekili olarak TBMM’de yer almış,. Milletvekilliği sırasında kültür ağırlıklı siyasi çalışmalarda bulunmuş ve Halk Evleri Şenliği’ni düzenlemiştir.
Milletvekili Ahmet Kudsi Tecer, 1941-1945 yılları arasında Ülkü Mecmuası’nın. Halkevleri’nin yönetimini üstlendi. Halkevleri’nin yayın organı olan bu mecmua, cumhuriyet ideolojisini yaymak için 1933’ten beri çıkarılmakta idi. Ülkü, Ahmet Kutsi Tecer’in idarecisi olduğu dönemde 15 günde bir yayımlandı.
Fikir ve sanat hareketlerine yer verilen, kitap ve dergi tanıtımı yapılan dergide Âşık Veysel, Ali İzzet Özkan gibi âşıkların yurt genelinde tanıtılmasına yönelik çalışmaları oldu. Bu dönemde Tecer’in yazıları ve şiirleri Ülkü’de, zaman zaman da Yücel dergisinde ve Ulus gazetesinde çıktı. Bu yıllarda köy temsilcileri ile ilgilendi, köy tiyatrosunu inceledi ve Koç yiğit Köroğlu oyununu yazdı.
Tecer, 1947-1951 yılları arasında Paris Kültür Ataşesi ve Öğrenci Müfettişi olarak görevlendirildi. Bu dönemde İnönü’nün isteği üzerine, Paris’te müzik eğitimi için bulunan “Harika çocuk” İdil Biret ile de ilgilendi.1948 yılında Ankara’da kurulan geçici UNESCO Komitesi’nde görevlendirilen Tecer, 1950’de UNESCO Yürütme Komitesi’nde Türk delege olarak yer aldı. UNESCO topluluğu içinde Türk kültürünün gelişmesine hizmet etti.
Umarım Ahmet Kutsi Tecer’i yeterince tanıtabilmişimdir. Şimdi de sözü edilen şiirin tamamını aşağıya alıyorum.
ORDA BİR KÖY VAR UZAKTA
Orda bir köy var, uzakta, O köy bizim köyümüzdür. Gezmesek de, tozmasak da O köy bizim köyümüzdür.
Orda bir ev var, uzakta, O ev bizim evimizdir. Yatmasak da, kalkmasak da O ev bizim evimizdir.
Orda bir ses var, uzakta, O ses bizim sesimizdir. Duymasak da, tınmasak da O ses bizim sesimizdir.
Orda bir dağ var, uzakta, O dağ bizim dağımızdır. İnmesek de, çıkmasak da O dağ bizim dağımızdır.
Orda bir yol var, uzakta, O yol bizim yolumuzdur. Dönmesek de, varmasak da O yol bizim yolumuzdur.
Dikkat edilirse bu şiir, cumhuriyetimizin temel ilkeleri arasında yer alan ayırımcılık ve bölücülük karşıtı söylemler içermektedir.
Son olarak; İsmet İnönü ve dönemine ait haksız ve gerçek dışı bu ağır eleştirinin neden önümüzdeki seçim dönemine rastladığını vurguluyor ve takdirini ulusuma bırakıyorum. Üstelik 10 yılı aşan süredir İsmet İnönü diktatörlükle suçlanır ve Hitler’e benzetilirken; torunu tarafından buna karşı çıkılması yerine, yapılan bu münasebetsizliğin bir çıkar anlamı olabilir mi diye düşünüyorum.
19 Eylül 2015 / Antalya