AYRINTILI BİR ÖZGEÇMİŞ ÖYKÜSÜ
Dr. Sadık Özen, Darende’nin Nadir Mahallesinden Hacıkayaoğulları Sülalesine mensup olup Ankara’da yerleşmiş Terzi Mevlut Mehmet Özen’in oğludur. Çok küçük yaşında Darende’den ayrılmış ve bütün tahsil hayatı Ankara’da geçmiştir. Öğrencilik yıllarında Darende Kültür Derneği’nin bütün kademelerinde görev yapmış, İhtisas için Ankara’da bulunduğu 70 li yıllarda derneğin genel başkanlığı görevini yapmıştır. Bir taraftan, yönetim kurulundaki arka-daşlarıyla birliklte “BEŞ BELDE” dergisini çıkarırken, bir taraftan da Darendeliler’i bir araya getiren çeşitli etkinliklerin yaşanmasında görev almıştır.
Şimdi özgeçmişini ayrıntılı bir şekilde kendi yazdıklarından okuyalım:
“1934 yılında Darende’de doğdum.İlk çocukluk yıllarım Darende’de geçti. Babam terzilik yapardı.Mesleğini “İğneyle kuyu kazmak” diye tarif ederdi.. Dürüst bir insandı. Hiç kimseyi kırmaz, kimsenin aleyhinde bulunmaz, dedikodu yapmazdı. Hiçbir kurnazlığı yoktu. Dikişlerini en iyi şekilde dikmeye çalışırdı. Herkesi severdi. Herkes te onu. Altmış üç yaşında, hiç acı çekmeden, geçirdiği infarktus sonucu bir dakika içinde vefat etti.
Annem, öğrenim yapmamış olmasına rağmen, çoğu okumuşa taş çıkartır. Zeki kurnaz ve becerikli kadındır. Eğer, uygun ortamda olsaydı, iyi bir eğitim görseydi, ülkeyi yöneten kişilerin arasında olabilirdi. Halen seksen yedi yaşında. Fiziksel olarak yaşına göre normal sayılabilecek bazı rahatsızlıkları var. Ama her işini kendisi yapabiliyor. Zihinsel durumu ise olağanüstü, belleği yerinde, güncel siyasal olaylarla bile yakından ilgilenebiliyor, hatta ülke sorunlarının çözümü için mantıklı önerilerde bile bulunabiliyor.
Annemden ve babamdan gelen iyi genlere sahip olduğumu düşünüyor ve onlara karşı, bu yönüyle de ayrı bir minnettarlık duygusu taşıyorum. Her zaman,babam kadar dürüst, annem kadar akıllı ve atılımcı olmayı istemişimdir. Babamdan bana, parasal değil ama, manen büyük bir miras kaldı. Öleli yirmi iki yıl olmasına rağmen, bütün tanıyanlar onu hala en derin sevgi ve dostlukla anıyorlar.
Erkek kardeşim olmadı. Zaman zaman, bu konudaki boşluğu, bilinç altımın etkisiyle, yakın arkadaşlıklarla gidermeye çalıştığım kanısındayım. Zira, bu nedenle olsa gerek, arkadaşlığa ve dostluğa çok önem veren biriyim. Bazı kereler, bu konuda yanılgılarım oldu, zarara ve hatta ihanete bile uğradım. Çünkü, arkadaşlık çok yönlü ve çok boyutlu bir kavram. Seçimi çok iyi yapmak gerek. Her şeyden önce iyi tanımalı ve güven duymalı. İşin en zor tarafı da bu. Bazıları size çıkarı için yaklaşır, bazıları da sizi yönetmeye çalışır veya sizi kullanmaya kalkar. Bu konudaki gerçek değerlendirmeyi güncel olarak değil, yaşanan uzun yıllardan ve kazanılan deneyimlerden sonra yapmak gerekiyor. Çünkü,erken yargılar yanıltıcı olabiliyor. Kendilerini çok sevdiğim ve benim için çok değerli olan beş kız kardeşim var. Hepsini aynı ölçüde severim. Onlar da beni. Bazılarıyla daha yakın gibi görünürüz. Bu yüzden zaman zaman yanlış anlamalar da olur. Oysaki, bu konuda her zaman eşitlik vardır.
Yapılarımız gereği bazılarıyla daha iyi anlaşırız. Ama, benim için, hepsinin değeri aynıdır. Kardeşlerim zamanı gelince evlendiler ve mutlu yaşamları var. Bir araya geldiğimiz zaman, geçmişteki tüm hayatımızı yeniden yaşarcasına heyecan duyar ve mutlu oluruz.
Evlilikte kırkıncı yılımızı doldurduk. Eşim,her zaman saygı duyduğum bir kadın olmuştur. Severek evlendim. Aşırı temizlik tutkusu gibi ufak tefek kusurları yanında emsalsiz özellikleri var. Dedikodu yapmaz, yalan söylemez. Sigara,kumar, içki alışkanlıkları yok. Temiz, tutumlu, bana ve çocuklarımıza bağlı.. En çok, onun temizlik fobisinden ve bana karşı aşırı korumacı oluşundan şikayet etmişimdir. Beni annem kadar korumaya çalışır, bununla da yetinmeyerek, elinden gelse tanrı kadar korumak ister. Bu arada biraz (!) da kıskanır.Belleği çok kuvvetlidir. Otuz yıl önce geçmiş bir olayı dün gibi hatırlar. Şikayet ettiğim bir yönü, fazla doğrucu oluşudur. Düşündüklerini, hiçbir politika yapmadan, direk olarak ifade eder. Karşısındakinin kırılacağını kaale almaz. Onun için önemli olan kendi bildiği doğrulardır. Aslında, bu yönü, günümüzde çok geçerli olmayan sağlam bir karakterin ifadesi sayılır. Onu seviyor ve ona saygı duyuyorum. Onun da beni çok sevdiğini ve bana çok değer verdiğini biliyorum. Mutluyum.
Kendileriyle, her zaman övündüğüm üç kızım var. Benim için üçü de birbirinden değerli. Onları çok seviyorum, tabii onlar da beni. Kızlarımın üçü de üniversite mezunu. Kızlarım Allah’a şükür mutlu evlilikler yaptılar. Büyük kızım ev hanımı. Eşi Plastik ve Reconstructiv Cerrahi Uzmanı. Anadolu Lisesinde okuyan mükemmel bir kızı var. Adı Selin. Okulunun en çalışkan ve de en güzel öğrencilerinden biri. Piyano eğitimi alıyor ve bu konuda iyi sayılabilecek bir düzeye geldi. Ailece onunla gurur duyuyoruz. Ortanca kızım, Ev Ekonomisi öğretmeni. Eşi ticaretle uğraşıyor. Sadıkcan adında, resim konusunda çok yetenekli ve şu anda üçüncü sınıfa giden bir oğlu var. Hayali çok geniş bir çocuk. Gelecek için ilginç senaryolar üretebiliyor. Küçük kızım Çocuk Eğitimi öğretmeni. Eşi de Kadın Hastalıkları uzmanı. İlkokula bu yıl başlayan afacan bir oğlu var.
Dört ay önce ikinci bir oğlu daha oldu.. Büyüğün adı Onur, küçüğün ise Anıl. Torunlarımızın dördü de, dünya tatlısı, zeki ve güzel çocuklar. Onları çok seviyoruz. Hele küçük Anıl, hepimizin elinde bir maskot ve sanki canlı bir oyuncak gibi. Damatlarımız, aile yapımızla uyumlu, mükemmel denilecek insanlar. Bu konuda şanslıyız ve ayırım yapmaksızın hepsini de çok seviyoruz. Aile bağlarımız çok kuvvetli. Ailece, bizleri saran bir sevgi çemberinin içinde yaşıyoruz ve bizlere verdiği bu güzellikler için tanrıya şükrediyoruz.
İlk, orta, lise ve fakülte öğrenimlerimi Ankara’da yaparak,1958 yılında Ankara Tıp Fakültesi’ nden mezun olmuştum. Öğrencilik yıllarımda, Türkiye Milli Talebe Federasyonu, Ankara Üniversitesi Talebe Birliği, Türkocağı, Milliyetçiler Derneği, C.H.P Çankaya Gençlik Kolları, Okumuş’u çoğaltma ve Okuyanı Artırma Derneği’ nde aktif görevler aldım.Türkiye Tıbbiyeliler Birliği Kurucu Üyeliği ve Darende Kültür Derneği Genel Muhasipliği yaptım.
CH.P Gençlik Kollarına ve Milliyetçiler Derneği’ne, aynı anda üye oluşum yüzeysel bir görüşle çelişkili görülebilir.. Ama ben bunun çelişkili bir yanı olacağını kabul etmiyorum. Çünkü bu kavramlar, ulusumuzun ortak değerleridir. Maalesef, bazı siyasiler, kendi çıkarları için, bu kavramları tekellerine alarak toplumu olumsuz etkilemişlerdir. Biri halkçılığı, biri milliyetçiliği, biri de inançları siyasi malzeme olarak kullanmakta sakınca görmemişler, gerçek halkçılar, gerçek milliyetçiler, gerçek inanç sahipleri ise bir kenara itilmişlerdir. Bence, ülkemizin, yıllardır çektiği sıkıntıların en önemli nedeni budur.
Fakülteye devamım sırasında, dört buçuk yıl süreyle, Ankara Milli Eğitim Müdürlüğü’ nde, memur olarak çalıştım. Anılarım arasında değeri büyük olan bu konuyu sırası geldiğinde detaylı olarak anlatacağım.
Fakülte yıllarımda, yukarıda saydığım yoğun çalışmalar nedeniyle, öğrenci derneğinde direk görev almadım Ancak, fakülte ve öğrencilerle ilgili her çeşit sosyal etkinliğin içinde oldum. 1956 yılında kurduğumuz “Tıp Sohbet Kulübü”nün başkanlığını yaptım.Son sınıfta da, sınıfımızın en önemli ve en etkin kuruluşu olan “Stajyerler Komitesi Başkanlığı” na seçildim. Komite arkadaşlarımla beraber, bu görevi başarı ile yürüttüm.
Mezuniyetimden sonra,sırasıyla, Ahlat, Darende, Kalecik Sağlık Merkezi ve Uzunada 30 Yataklı İaşeli Revir Baştabiplikleri’ nde bulundum. 1966-1968 yılları arasında yedek subaylığımı, 1968-1972 yılları arasında da SSK Ankara Hastanesi’ ndeİç Hastalıkları Uzmanlık Dalı’nda ihtisasımı yaptım. Bu arada,bir taraftan da, Darende Kültür Derneği Genel Başkanlığı görevinde bulundum ve “Beş Belde” dergisini çıkardım.
Uzmanlık çalışmamın bitiminden sonra, 1972-1977 yılları arasında, S.S.K Malatya Hastanesi nde İç Hastalıkları Uzmanı olarak çalıştım ve daha sonra da Başhekimliğe atandım. Malatya’da “İnönü Üniversitesi’ ni Kurma ve Yaşatma Derneği “ kurucu üyeleri arasında yer aldım. Bu arada Malatyaspor Yönetim Kurulu Üyeliği ve II. Başkanlığı’ nda bulundum.”Malatya Kaysı Şenliği Komite Başkanlığı“ ve bu komitedeki arkadaşlarımla birlikte kurduğumuz “Malatya Fuar Kurma Ve Turizm Derneği” nin başkanlığını yaptım.
1977 yılında, kendi isteğimle S.S.K Antalya Hastanesi Başhekimliği’ ne atandım. Aynı yıl, Genel Müdürlük tarafından İngiltere’deki sağlık hizmetlerini yerinde incelemek üzere Londra’ ya gönderildim. Ve yine aynı yıl, S.S.K Genel Müdürlüğü ile Sağlık-İş Sendikası arasında yapılan Toplu-İş Sözleşmesine Genel Müdürlük adına katılan üyeler arasında yer aldım.
S.S.K.Antalya Hastanesi Başhekimliğim sırasında ,Hacettepe Üniversitesi tarafından düzenlenen “Üst Kademe Yönetici Semineri” ne katılarak sertifika aldım. Ülkemiz-de büyük bir ilaç sıkıntısının yaşandığı 1978 yılında, ”İlaç Toplama Kampanyası” başlatarak bu sıkıntının giderilmesine katkı sağlamaya çalıştım. Bu kampanya, ülke çapında büyük ilgi gördü gördü ve örnek alınarak birçok ilde uygulandı.
1979 yılı sonunda S.S.K.Antalya Hastanesi Başhekimliğinden kendi isteğimle emekliye ayrıldım. Emekliye ayrıldıktan sonra sosyal alanda daha aktif çalışma olanağı buldum. “Beydağları-Saklıkent Turizm ve Konut Yapı Kooperatifi” başkanı olarak görev yaptım. Antalya’daki Malatyalılar olarak kurduğumuz “Malatyalılar Kültür ve Dayanışma Derneği” nin ilk başkanlık görevini üstlendim.
1980 li yıllarda, tıp alanında , Antalya’nın büyük ihtiyacı olan “Nükleer Tıp Merkezi”ni kurdum. Bu suretle, Antalya’da yaygın olan “Guvatr” hastalarının tetkik için büyük kentlere giderek gereksiz masraflar yapmalarını önledim. Ultrasonografi ve Tıbbi Lazer cihazlarını Antalya’ya ilk defa getirerek halkın hizmetine sundum.
“Antalya Ekspres Gazetesi” nin ilk çıkışında köşe yazarlığı yaptım. Sosyal, siyasal, kültürel ve sağlıkla ilgili yazılar yazdım. Beğeni ile okundu,ama ne yazık ki iş yoğun-luğum nedeniyle bu işi sürdüremedim. Bu arada,İstanbul ‘da yayınlanmakta olan “Malatyalılar” ve Adana’da çıkarılan “Beş Belde” dergilerine makaleler yazdım ve fırsat buldukça devam ettiriyorum
1994 seçimlerinde, Kepez Belediye Başkanı adayı olarak seçime girdim. Az farkla (100 oy) kaybettim. 1995 seçimlerinde de Antalya’dan milletvekili aday adayı oldum, ancak adaylığım gerçekleşmedi. Siyasi hayatım bundan ibaret değil. Bazı aktif ve yoğun çalışmalarım da oldu. Oldukça önemli deneyimler kazandım ve bu deneyimler sonucu siyasetin bana göre olmadığını anladım. İleride, bu konuda bir kitap yazmayı ve ülkemizdeki siyasetin iç yüzünü, halkımıza en doğru şekilde anlatmayı kendim için büyük bir görev sayıyorum. Halen, İç Hastalıkları Uzmanı olarak muayenehanemde çalışıyorum ve bu arada, T.C.Ziraat Bankası’ nın sözleşmeli olarak doktorluğunu yapıyorum. Hekimlik hayatımı aktif olarak devam ettirmekten mutluyum.
Buraya kadar yazdıklarım 15 yıl öncesine ait. Torunlarım büyüdüler. Kız torunum Marmara Üniversitesi İşletme Bölümü’ nü bitirdi. Şu anda İstanbul’da önemli bir şirketin satış müdürlüğünü yapıyor. Sadıkcan Ege Yüksek Teknoloji Enstitüsü’ nden iki ay sonra mezun oluyor. Onur 9 Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi 4. cü sınıfından 5. ci sınıfa geçmek üzere. En küçük torunum Anıl ise Manavgat Fen Lisesi’nin ikinci sınıfında okulunun başarılı bir öğrencilerinden. Ben ise hekimlik yaşamımı PANORAMİK OSGB’ de sürdürmekteyim. Bir taraftan da kitap yazmaya devam ediyorum. Bugüne kadar 13 kitabım yayınlandı. 14. cü kitabımı yazıyorum ve bir taraftan da E-Kitap olarak yayına hazırlanmakta olan 5 kitabım var.
Şimdi beni daha yakından tanımak isteyenlerle daha özel bilgiler paylaşacağım;
Ben, sıcakkanlı, alçak gönüllü, yerine göre kalender, hoşgörülü, kimi zaman aşırı duyarlı, ama her zaman sevgi ve şefkat dolu, iyi niyetli bir insanım. Daha doğrusu böyle olduğumu sanıyorum. Büyüklerime saygılıyım. Küçüklerimi de severim. Bu duygularım karşılık görmediğinde ise çabuk kırılırım. Çabuk kırılabildigim gibi çabucak ta barışırım. Yeter ki karşımdaki insan iyi niyetini göstersin ve telafisi için bir şeyler yapsın. Duygularımın temelinde hiç bir zaman kötü niyet yoktur. Kindar değilim. Daima barış ve uzlaşmadan yanayım. Karşımdaki insanların fikirlerine ve inançlarına saygı gösteririm. Tabii ben de aynı şeyi beklerim. Kişiliğime, onuruma ve ilkelerime yönelik konular dışında kavga etmem. Lise yıllarımdan kalan bir defterimde şu notu buldum: “Kavgayı,ancak meşru bir müdafaa aracı olarak kullanmak gerekir.” Geçen elli yıldan sonra, hala, aynı şekilde düşünmeye devam ettiğimi söyleyebilirim.
Duygusal bir insanım. Sevincim, mutluluğum, üzüntüm ve kederim, hatta bunların derinliği yüzümden okunur. İki yüzlülük yapamam, hoşlanmadığım şeyleri belli ederim. Sevemediğim insanların yüzüne gülerek bakamam. Çevremle aramda belli bir çizgiyi koruma ya çalışırım. Bu yüzden, arkamdan kibirli olduğumu söyleyenler bile olmuştur. Hiyerarşik düzene saygılıyım. Ancak, ister idari, ister siyasi olsun, kişiliğime ve görevime yönelik baskılara ve haksızlığa boyun eğemem. Bu durumlarla ilgili çok mücadelem oldu. Zaman zaman da atak denilebilecek çıkışlar yapmak zorunda kaldım. Hayatımın her döneminde doğru bildiğim şeyler için yılmadan savaştım.
Gerçek bir doğa hayranıyım. Bitkileri, hayvanları, dağı,ormanı, denizi, balıkları ve kuşları çok severim. Yılana bile sevgiyle bakarım. Elime geçen her bitkiyi evimin bahçesine diktiğimden, bahçe adeta bir botanik bahçesine dönüştü. Bahçeme aynı gün iki çınar fidanı dikmiştim. Diktiğim fidanlardan birinin erken filizlendiğini görünce ödüllendirmek amacıyla onu öptüm. İkisini de aynı gün diktiğim ve bakımlarını aynı ihtimamla yaptığım bu fidanlardan, erken filizlenen bunu hak etmişti. Uzaktan beni izleyen eşim; “Ne yapıyorsun, etraftan görenler seni deli sanırlar.” dedi.”Önemli değil”diye cevapladım. Şimdi,o da benim gibi bitkileri öpüyor ve zaman zaman onlarla konuşup iltifatlarda bulunuyor, açtıkları güzel çiçekleri veya meyveları için onlara teşekkür ediyor. Bahçemizdeki “Sikas” şimdi yirmi yaşında. Aldığımda saksı içinde ancak bir karış boyundaydı. Ailece onu sevgiyle büyüttük. Bana göre Antalya’nın en güzel sikası odur. Köpeğimiz “Dufi” ise sanki dördüncü bir çocuğumuz gibi. Yedi numara Rus Terrieri kırması. Hepimiz onu çok seviyoruz.O da şımarık hareketleri, duygulu bakışları ve şaklabanlıklarıyla,adeta, bu sevginin karşılığını vermeye çalışıyor.
Kalender denilebilecek bir yapıdayım. Büyükle büyük, küçükle küçük olurum. Herkesle arkadaşlık ederim. Bana göre, kötü sayılan insanların bile mutlaka iyi bir yönü vardır. Ben insanların bu yönlerine bakarım. Herkesten bir şeyler öğrenebilirim. Yaşlılara, bir gün onlar gibi olacağımı düşünerek, çok değer veririm. Yaşlı hastalarımı kapıya kadar uğurlarım. Uğurlama sırasında ellerini öptüğüm de olur. Yoksullara karşı merhametliyim. Kendi olanaklarım içinde onlara elimden gelen yardımı yapmaya çalışırım. Halimden şikayetçi değilim. Daima tanrıya şükrederim. Ama, insanlara, gönlümün istediği ölçüde yardımcı olamadığım için üzülürüm. İşsizlere iş sağlayacak, yoksullara maddi destek olabilecek bir güce ve olanağa sahip olmak isterdim. Büyük bir şairin şu dörtlüğünün, beni tanımlamaya yardımcı olacağını sanıyorum:
“Kalendermeşrebim, minnetim yoktur. Semalarda uçan meleği sevmem. İzzet-i-nefsime hürmetim çoktur, Öpülmek istenen eteği sevmem.”
Kalender oluşum kadar, mükemmeliyeti de arayan biriyim. Yürüdüğüm yoldan, komşunun bahçesine kadar, her şeyin mükemmel olmasını isterim. Bereket, müşkülpesent değilim. Genellikle, mükemmeli arayanlar mutsuz olurlar. Bense, kolay mutlu olabilen biriyim . Her şeyin iyi yönlerini görmeye çalışır, sahip olabildiklerimle yetinmesini bilirim. Bu özelliklerimle belki de ben bir “Polianna”yım. Seyahati çok severim. Türkiye’ nin sekiz ili dışında tamamını ve birçok ilçe merkezini gördüm. Avrupa’ nın önemli şehirlerini de gezdim. Ancak, ben daha çok,doğa güzelliği olan küçük yerleri tanımak istiyorum. Bunun için de bir karavan alarak, onunla seyahat etmenin daha güzel olacağını düşünüyorum. ( Bunları yazdığım sırasında, bu isteğimi gerçekleştirebilme olanağını buldum.) Fotoğraf çekmek te hobilerim arasında.Gençlik yıllarımda fotoğraf makinem elimden düşmezdi. Çektiğim fotoğraflarla sergi açmak ve yarışmalara katılmak isterdim. Maalesef, iş yoğunluğu bana böyle bir fırsatı vermedi. Klasik ve Türk Sanat Müziği hayranı olarak iyi bir dinleyiciyim.
Zamana çok değer veririm. Boş geçen zamanıma acırım. Bu nedenle, yaşamımın her anında bir şeyler yapmaya alışmışımdır. “Boş duracağına, bedava çalış” sözü benim hayat felsefem olmuştur. Ücret aldığım hastalar kadar, ücretsiz baktığım hastalarım vardır. Onlardan, daha çok kazanç sağladığıma inanırım. Çünkü dost kazanmak, para kazanmaktan daha güzeldir. Hem böylece, bir nebze olsun, topluma olan borcumu ödeme fırsatı da bulmuş oluyorum. Randevularıma sadığım. Çok önemli bir şey olmadıkça randevularım aksamaz. Çünkü bu, insanların kişiliğinin ve sorumluluk duygusunun ifadesidir. Bir yerde, insanların miyarı ve ölçüsüdür. Elimden geldiğince kimseyi incitmemeye ve kırmamaya çalışırım. Bunun yanında, prensiplerimden ödün vermem. Davranışlarımda ılımlı, prensiplerimde katıyım.
İdarecilik hayatımda karşılıklı sevgi ve saygıya dayanan bir ilişki içinde olmağı çaba göstermişimdir. Çünkü bu çeşit bir ilişki kalıcı olur. Sertlikle sağlananlar ise insanları başarılı sonuçlara götürmezler ve çabuk kaybolurlar. İyimser bir insanım.Temel felsefelerimden biri de “Bir şeye nasıl bakarsan öyle görürsün” olmuştur. Bu, iyimserliğimin ifadesi olup bu duygularımı elimden geldiğince başkalarına da aşılamak isterim. Özellikle, bu konudaki öğütlerim kendini kötümserliğe kaptırmış olan hastalarımın iyileşmesinde yardımcı olur. Hastanede çalıştığım dönemlerde, bu durumdaki hastalarımı alır, pencere kenarına götürür, ona“Karşıda neyi görüyorsun ?” diye sorardım.. Çoğu zaman, o kişi amacımın ne olduğunu anlamaz ve cevap vermekte zorlanırdı. Bunun üzerine cevabı ben verirdim: “Bak, sen şu harabe binayı, şu çöplüğü görüyorsun, çünkü onlara bakıyorsun. Oysaki, şu yemyeşil bahçe, güzelim ağaçlar, rengarenk çiçekler, pırıl pırıl ve masmavi bir gökyüzü var, işte, onlara bakmayı ve onları görmeyi öğrenmelisin.”
Kendimi kısaca tanıtmağa çalıştım. İleride anılarımı anlatırken daha çok detaya gireceğim. Ama, tanışmak tek taraflı olmaz. Yazdıklarımı okuma fırsatınız olursa lütfen bana yazmanızı istiyorum Çünkü, ben de sizleri tanımak isterim. Görüşlerinizi, eleştirilerinizi ve düşüncelerinizi öğrenmek isterim. Amacım, deneyimlerimle kazandığım bilgileri sizlerle paylaşmak ve bütünleşmek. Hem, bakarsınız bir gün sizlerle beraber yazılmış yeni bir kitabımız olur. Bu düşüncemden dolayı, sakın bana hayalperest demeyin. Zira, ben hayal edilmeyen hiçbir şeyin gerçekleşmeyeceğine inanıyorum.
Kitap yazmaya devam edeceğim. Ama yazılacak o kadar çok şey var ki, nereden başlayacağımı bilemiyorum. Hem yaşadıklarımı ve düşündüklerimi iyi ifade edebilmeliyim, hem de okuyanları sıkmamalıyım. Bu, oldukça zor bir iş. Her şeyi normal akışına bırakmak galiba en iyisi bu olacak. Bunu başarabileceğimi sanıyorum. Yazacaklarım çok. Özellikle fakülte hayatımda ilginç anılarım var.
Hekimlik hayatımda ise, hem daha çok, hem de daha ilginç şeyler yaşadım. Kişisel ol- maktan çok, hak ve halk için mücadele ettim. Halkıma yararlı olabilecek şeyler yapmaya çalıştım. Haksızlıklara boyun eğmedim. Yapımda kavgacılık olmadığı halde kavga etmek zorunda kaldım. Tabii, bunu fiziki anlamda söylemiyorum. Türkiye’nin gerçeklerini her yönüyle tanıma fırsatım oldu. Çünkü bunları yaşadım. Eğer kitaplarım ilginizi çekerse, sizlerden beğeni veya eleştiri alırsa, yenilerini yazmaya çalışacağım. İlk olarak sizlere, çocukluk ve ilk gençlik yıllarımdaki anılarımı sunacağım. Sonsuz saygılarımla…
Not: Bu yazdıklarım da 15 yıl kadar öncesine aittir.
Geldiğim yaşım içinde geçmişin şartlarını gözümün önüne alarak, bir diğer taraftan da 1954 yılından itibaren Ankara’yı tanıyan ve 1966 yılında Ankara’da memuriyete başlayan bir Darendeli olarak öz geçmişinizi ,günümüze bağlantılı haliyle dikkatlice okuduktan sonra, Bu yorumu yazmaya karar verdim.
Sevgili Abiyim büyüğüm ve değerli saygın hemşerim; Cenabı Allah herkese özgeçmişini gururla yazabilmeyi nasip etsin.
En büyük zenginlik ve erişilen itibar budur.
Çok teşekkür ederim. İnşallah birlikte uzun zaman sağlık ve mutluluk içinde yaşama olanağı buluruz. Cenab’ Hak’kın tardirlerine saygımız sonsuzdur.
Sevgili Kardeşim Hilmi Keyhıdır, büyük bir kadirşinaslık ve içtenlikle yaptığınız değerli yorumunuz için size teşekkürlerimi ve en derin sevgilerimi sunuyorum. Sağ olun, var olun.. Sevgi, dostluk ve mutlulukla kalın.