
YEKTA GÖNGÖR ÖZDEN
"Olması gereken yerde olmayan adam"
Dr. Sadık ÖZEN
Aslında o her zaman olması gereken yerde oldu. Şimdi de öyle. Kişiliği, ilke ve amaçları hiç değişmedi. Cumhuriyetin temel ilkelerine, Atatürk ilke ve devrimlerine hep bağlı kaldı. 67 yıl önce ne ise bugün de o. Bir mevkiye veya bir nimete ulaşmak için kişiliğinden ve ilkelerinden ödün vermeyen bizim kuşağımızın öncülerindendir Yekta Güngör Özden. İsmi altına koyduğum küçük not sadece benim duygusallığımın ve onu layık olduğu yerde görememenin kırgınlığından duyduğum duygusallığın ifadesidir. Bu gibi insanlar için mevkiler değil ilkeler önemlidir. Onun içindeki vatan sevgisi ve hizmet aşkı ilk öğrencilik yıllarından beri değişmeden devam eder. İlkelerinin gerçekleşmesi için üzerine düşenleri yapmış ve elini taşın altına sokmasını her zaman bilmiştir. Sahip olduğu sorumluluk duygusunun gereği olarak düşüncelerini cesaretle savunan bir yapıdadır. Açık fikirlidir. Büyük Atatürk’ün “Doğru bildiklerinizi söylemekten korkmayınız” ilkesi ile hareket eder. Düşündüklerini sağa sola saptırmadan ifade eder. Hak ederek üstlendiği tüm görevlerini başarıyla sürdürmüş ve ulusunun büyük güvenini kazanmıştır. Emekli olarak üstlendiği görevlerinden emekli olmasına karşın; ülkesine, ulusuna ve devletine olan borçlarını ödemeye; içtenlikli ve azimli çalışmalarıyla, gönüllü olarak büyük bir azim ve istekle devam etmektedir. O, bu nitelikleriyle¸ Cumhuriyetimizin sesi, devrimlerimizin koruyucusu ve milyonların sevgilisi olmaya devam ediyor.
Günümüzde yaşanmakta olan ülke sorunlarıyla ilgili görüşlerini aşağıdaki sözleriyle bakın nasıl açıklıyor.
“Siyasal yaşamın düzeyi benimsenecek durumdan çok uzak. Sözler, benzetmeler ve suçlamalarla yanıtların içeriği bu durumu gösteriyor. Abartılar, yalanlar, tutarsızlıklar, çelişkiler, aykırılıklar ortada. Yuvalanmalar, yapılanmalar, yokluktan çokluğa geçişler, edinimler, zenginleşme-fakirleşme terslikleri, yokluklar, yoksunluklar, güçlükler, sorunlar dizi dizi. Ama oylara yansıması şaşırtıcı.“
“Demokrasinin namusu olan seçimler için açıklanan olumsuzluklar, seçmen sayılarıyla oynama çirkinliği üzücü. Demokrasinin suyu çıktı. Seçim hukuku gibi seçim ahlâkı da unutuldu. Tarafsız (!) yöneticinin karşıtları için söylediklerine bakıp düşünmek gerekiyor. Kimi kişiler, kurum ve kuruluşlar, hele oylarının karşılığı olarak verilenleri alanlar için hukuk da, yasalar da, devlet de, her şey Bay RTE. Oy, seçmenin yalnız kendisinin değil tüm yurttaşların, ülkenin ve devletin yaşamsal sorunudur.“
YEKTA GÜNGÖR ÖZDEN’İN KISA BİYOGRAFİSİ


1932 yılında Tokat’ın Niksar İlçesi’nde doğdu. İlk ve Ortaokulu Niksar’da, Liseyi Sivas’ta tamamladı. 1956 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. 1956 yılında stajyer olarak katıldığı Ankara Barosu’nda 1965-1966’da Genel Sekreterlik, 1972-1974’te Başkanlık yaptı. Türkiye Barolar Birliği’nin kuruluşunda etkin oldu. Türk Hukukçular Birliği’nin Kurucu Genel Başkanlığı’nı yaptı. 11 Ocak 1979 tarihinde Cumhuriyet Senatosu tarafından Anayasa Mahkemesi Asıl Üyeliği’ne seçildi. 2 Mart 1988 tarihinde Anayasa Mahkemesi Başkanvekili oldu.
8 Mayıs 1991 tarihinde seçildiği Başkanlık görevine, 25 Mayıs 1995’te de ikinci kez getirildi. 1 Ocak 1998 tarihinde emekli oldu. 1998 yılında Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanlığı’na seçildi. Varlık, Türk Dili, Yazko Edebiyat ve Kemalist Ülkü Dergileri’nde yazı ve şiirleri yayınlandı.
CUMHURİYETÇİ DEMOKRASİ PARTİSİ (CDP)
2002 yılında; ülke yönetiminde yaşanan olumsuzluklar nedeniyle aktif olarak siyasete girdi. Kendisiyle aynı ilkeleri paylaşan arkadaşlarıyla birlikte gerçek demokrasinin temelini oluşturacak olan Cumhuriyetçi Demokrasi Partisi (CDP)’ni kurdu. Kurucular arasında ben de vardım. Günler süren son derecede titiz ve yoğun bir çalışma ile Cumhuriyetimizin temel ilkelerine uygun mükemmel bir Anatüzük hazırlanmıştı. Özellikle Kadın Hakları konusuna büyük önem verilmiş, anatüzüğe kadın – erkek eşitliğini gerçek anlamda sağlayacak olan hükümler konulmuştu. Gösterilen aşırı titizlik nedeniyle çalışmalar biraz uzamıştı. Çalışmalar sırasında her kurucu üye görüşlerini bildirme olanağı bulmuş ve bütün kararlar oybirliğiyle alınmıştı.
Sonunda kuruluşun son aşamasına gelindi. Hazırlanan anatüzüğün kurucu üyeler tarafından imzalandıktan sonra İçişleri Bakanlığına başvurunun yapılacağı son gündü. Türkiye’nin her yanından gelen kurucular Ankara’da toplanmışlardı. Ancak o gün büyük bir sürptizle karşılaşıldı. İşin başından beri toplantılara içtenlikle katılan bazı flaş isimler ortada görünmnüyorlardı. İstenmeyen gecikmeler olabileceği düşünülerek bir süre beklendi. Sonunda durum anlaşıldı. Kendileri için Genel Başkanlık ve diğer üst düzey makamları hayal eden bazılarının özellikle gelmedikleri öğrenildi. Bu nahoş durum büyük bir şaşkınlık yaratmıştı. Ancak yapılacak başka şey yoktu. Gereken kuruluş başvurusu yapıldı.
Kişilikleri ve ilkeleri tartışılacak bu insanlar, kuruluşumuzun hemen arkasından, çok kısa bir süre sonra, başka isim altında bir parti kurarak; hem kişiliklerini ortaya koydular hem de yaptıkları siyasi hesap ve niyetlerinin ne olduğunu belli ettiler. Ne yazık ki koltuk kavgası ülkemizin en kötü gerçeğidir. Bu olay, bizlere; uzaktan büyük görünenlerin yakından tanındıklarında ne kadar küçük olduklarını öğretti.
Cumhuriyetimizin ilkelerine en uygun olan bir parti kurmuştuk. Kendimize güveniyor, ülkemiz için umutlanıyorduk. Bu durum iktidar ortaklarında büyük kuşkulara neden oldu. 2002 yılında erken seçim kararı alındı. Bu kararın alınmasında; önüne çıkarılan bütün engellere karşın, çığ gibi olan CDP’nin yani bizim partimizin büyük payı olduğunu düşünmenin yanlış olmadığı kanısındayım. Ancak, siyasi çıkar oyunlarının bizim partimize de el atması gecikmedi. Para, siyaset ve çıkar ilişkilerinin oluşturduğu girdabın içinde olmak bizler gibi ilke sahibi insanların yapacağı şey değildi. Nitekim yapamadık. Yaptığımız “Ulusal Güç Birliği” kurma girişimlerinden de sonuç alamadık. Bu konuda gösterdiğimiz çabalar; bize kimlerin ne kadar Cumhuriyetçi ve Atatürkçü olduklarını öğretmiş oldu. Varlığımızı tabela partisi olarak sürdürmek bizim yapacağımız şey değildi. Başarabilseydik eğer her şey bugünkünden farklı olabilirdi. Ne yazık ki kendisine çok güven duyduğumuz ulusumuz bize bu olanağı vermedi. Biz ilkelerimiz doğrultusunda yolumuza devam etmekteyiz. Vatanımız sağ olsun.
BİZİM KUŞAĞIMIZ
Bir-iki eksik ya da bir-iki fazla, eğer 1930’dan başlarsak yaşları 90’a yaklaşan veya doldurmakta olanlar var içimizde. Çoğumuz Cumhuriyetimizin ilanından sonraki 10 yıl içinde doğmuşuz. “Cumhuriyetin ilk kuşağı”yız biz. Cumhuriyetin ilk öğretmenlerinin; Cumhuriyetimizin temel ilkelerini ve Devrimlerimizi öğreterek yetiştirdikleri “Onuncu Yıl Kuşağı” da denilebilir bize. “Onuncu Yıl Marşı”nı,“Dağbaşını Duman Almış”ı, “Harbiye”, “Mülkiye”, “Yedeksubay”, “Ilgaz” marşlarını okuyarak ve her sabah “Andımız”ı içerek, “Ne mutlu Türküm” diyerek yetiştik biz.
O dönemin her türlü sıkıntıları, yoklukları ve olumsuzlukları içinde yaşadık. Ama bunların hiç biri kötü etkilemedi bizi. Tam aksine hayatı öğretti. Beklemeyi, sabretmeyi, yetinmeyi şükretmeyi, dayanmayı, dayanışmayı, paylaşmayı, direnmeyi, nankörlük etmemeyi ve umutsuzluğa kapılmamayı öğrendik. Çünkü, Cumhuriyetimizin getirdikleri nimetler yanında katlanmak zorunda kaldığımız sıkıntılar bir hiçti bizim için. Devletimizin başındaki büyük devlet adamları, vatanımızın bölünmez bütünlüğünü sağlamak ve her türlü ayrımcılıktan uzak çağdaş bir nesil yetiştirmeyi amaç edinmişlerdi. İşte biz o dönemin bu amaçla yetiştirilmiş ürünleri olan, “Orda bir köy var uzakta; gitmesek de gelmesek de o köy bizim köyümüzdür” ilkesini kazanmış bir kuşağız.
Bu kuşağın bireyleri olmak; bizim en büyük, paha biçilemez mutluluğumuz, onur ve övünç kaynağımızdır..
YEKTA GÜNGÖR ÖZDEN’İN ESERLERİ:
Cumhuriyet, Atatürk, Devrimlerimiz ve ülke sorunları konularında çok sayıda makaleleri, kitapları ve şiirleri yayınlanmıştır. Sayın Özden, sosyal yaşamını ve yazarlık hayatını aralıksız olarak sürdürmekte ve ülkemizdeki “Aydınlanma Hareketi” ne büyük katkı sağlamaktadır.
ŞİİRLERİ:
“Dilek”, “Taş Ayna”, “Bir Gün Belki”, “Atatürk İçin Şiirler”, “Çağrı Özgürlüğe, Barışa, Mutluluğa”, “Yüreğim Güneş”, “Tan Çiçeği”, “Direniş”, “Kara”
DENEMELER:
“Atatürk Sizsiniz”, “Hukukun Üstünlüğü”, “İnsan Hakları”, “ Demokrasi Yolunda”.
Son yayınlanan Direniş isimli şiir kitabından bir örnek:
KÖRDÜĞÜM
“Sürekli ve hep yeni
Zaman bizi eskitiyor,
Günler azaldıkça azaldı
Tükenen biziz aslında
Şunun şurasında ne kaldı.
Artıyor sorunlar gitgide
Yetişemiyoruz koşusuna
Yakınmayla yetiniyoruz.
Dağılmışlık, çözülmüşlük yoğun,
Bir şey yapamıyoruz.
Günlerin rengi değişti,
Rüzgarın, yağmurun sesi,
Koptuk birbirimizden
Yıkılıyoruz içimizden ne acı,
Ne güven kaldı, ne saygı, ne sevgi.
Düğüm üstüne düğüm, Kördüğüm.
Evet ülkemizde her geçen gün, bir düğüm üstüne bir düğüm daha atılıyor. Karanlıklar artıyor, umutlar kırılıyor. Kördüğüm çözülmez görünüyor. Ama umutlar yitirilmemeli. Belki bir gün, gözleri kör ama vicdanı körleşmemiş bir kör çıkar, bir anda çözer bütün kördüğümleri. Allah’tan umut kesilmez ki !..
BU ŞİİRE BENDEN BİR YORUM
Dr. Sadık Özen
Zaman bizi eskitmiyor dostum;
Eskiyen zamanın kendisi.
Biz yaşlanıyoruz ama
Kopmadık birbirimizden
İlkelerimiz hep yepyeni.
Taptaze duruyor onlar içimizde,
Tıpkı kazandığımız ilk günkü gibi..
Yalnız sen ve ben kalacak olsak bile
İnan biz kopmayız hiçbir zaman
Ne birbirimizden ne de ilkelerimizden.
Ne içimizdeki Cumhuriyet aşkı söner bizim
Ne de Atatürk sevgisi biter.
Bu değerler bizimle mezara kadar gider..
Kördüğüme gelince;
Umudunu yitirme dostum,
Biz çözemedik ama onu
Kesinlikle çözenler çıkar bir gün.
Bu dünya hiç kimseye kalmaz,
Biri çıkar tarihi mutlaka yeniden yazar.
Antalya / 16 Şubat 2019
SAYIN YEKTA GÜNGÖR ÖZDEN İÇİN 10 YIL ÖNCE YAZDIKLARIM
(12 Eylül 2009)
Birkaç gün önce Antalya Kültür Merkezi’nde Sayın Yekta Güngör Özden’i dinleme fırsatım oldu. Sayın Özden, fakülte yıllarımdan, birçok etkinliğe birlikte katıldığımız devre arkadaşım. Aynı ilkeleri paylaştığımız, aynı uğurda mücadele ettiğimiz değerli bir dostum. Onunla her zaman gururlanırım.
86 yıllık Cumhuriyet tarihimizin 78 yıllık bir parçası o. Cumhuriyet ve Atatürk İlkeleri’nin yaman bir savunucu ve koruyucusu. Ömrü boyunca ilkelerinden hiç taviz vermemiş bir hukuk adamı. İçindeki ulus ve ülke sevgisini sonsuza taşıyacak bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı. Atatürk’ün izinden hiç ayrılmamış gerçek bir Kemalist.
Anayasa Mahkemesi Başkanlığı gibi çok yüksek bir mevkide bulunmasına rağmen, alçak gönüllüğünü ve içtenliğini hiç kaybetmemiş büyük insan. O’na bugüne kadar hep kendi gözlerimle baktım ve içimde ona karşı hep yüksek duygular taşıdım.
Toplantıdan ayrılırken bana, hazırladığı Atatürk Belgeseli’nde benim adımdan da bahsettiğini söyledi. Gururlandım. Acaba oununhakkındaki belgeselde neler yazılmış diye internette şöyle bir gezimdim. Bu gezinti sırasında duyduğum şaşkınlığı söylemeden geçemeyeceğim. Aman yarabbi, bu değerli insana ne saldırılarda bulunulmuş. Üstelik bir zamanlar kendisinin en yakınında yer almaya ve ona yağ çekmeye çalışan bazı yardakçılar onun hakkında neler yazmışlar neler. İnanılır gibi değil. Doğrusu bu kadar nankörlüğe zor rastlanır.

Ben, Sayın Yekta Güngör Özden’i 57 yıl öncesinden tanıyorum. O, beni 57 yıldır unutmamış vefalı bir dost. Fakülte yıllarındaki arkadaşlığımızdan yıllar sonra, kader bizi ilkelerimize uygun siyasi bir parti kurmaya kadar götürdü. “Cumhuriyetçi Demokrasi Partisi” ni, onunla birlikte kurma onuruna eriştim. Amacımız kendimize çıkar sağlayabilmek değil, inanç ve ilkelerimiz doğrultusunda ülkemize hizmet edebilmekti.
Ne yazık ki; hedef kitle seçtiğimiz kendi tabanımızdan destek alamadık. Emperyalist güçlere ve para babalarına sığınmak ise bizim ilkelerimize aykıyırdı. Siyasetin para gücü ile yapıldığı bir ortamda politikaya atılmanın yanlış olduğunu ve çıkar duygularının ilkelerin önüne geçtiğini sonradan öğrendik. Ancak maddi gücümüzün olanak verdiği ölçülerde katkılarda bulunabildik. Yekta Bey aldığı emekli ikramiyesinin tümünü bu uğurdaharcamıştı. Ben de olanaklarım içinde elimden geleni yapmıştım. Para akışı sağlayacak kaynaklarla işbirliğine girmedik. İlkelerimizden ödün vermeyi de asla düşünmedik. Sonunda siyasetin ne olduğunu görerek ve bizegöre olmadığını öğrenerek ve de gereken dersi alarak siyasetin çamuruna batmadan siyasi yaşamımızı noktaladık.
Sayın Özden’i dinlerken duyduğum mutluluk kadar üzüldüğümü de söylemeliyim. Mutluluğum, onunla olan yakınlığım, üzüntüm ise yaşamı boyunca ülkemize hizmet edebilmek için çırpınan bu değerli insana bu fırsatın verilmemesidir. Bu konuda, şu duygumu açıklamadan içim rahat edemeyecek. Ne yazık ki; her yönüyle mükemmel olan, sahip olduğu ilkeleri, Demokratik Laik Hukuk Devleti yönündeki mücadelesi, cesareti, azmi ve deneyimleriyle ülkemizin geleceğine ışık tutacak ve güvence verecek konumda olan bu değerli insan hak ettiği ve de olması gereken yerde bulunamıyor.
Bundan Yekta Güngör Özden adına değil, ülkem adına üzüntü duyuyorum. Çünkü o, aynı ilke ve inançlarıyla yoluna devam ediyor. Kazandığı sevgiyi ve saygınlığı koruyor. Bugüne kadar manevi değerlerine hiç gölge düşürülemedi. Hakkında olumsuz şeyler yazanlar, ülke sevgisinden uzak, Cumhuriyetimizin temel ilkelerini ve Atatürk sevgisini içlerine yeterince sindirememiş hain ruhlu insanlar ve meyveli ağacı taşlamaya çalışıyorlar. Hepsi o kadar.
Sayın Özden’in, varlığından ve dostluğundan gurur duyuyor, kendilerine en derin sevgi ve saygılarımı sunuyor, uzun ömürler diliyorum. (06 Haziran 2009)
NOT: Bu yazım bundan tam 10 yıl önce yazmış olduğum yazımın güncellemesidir. O tüm ömrünce olduğu gibi; içindeki Cumhuriyet, Atatürk ve vatan sevgisiyle devrimlerimize, ilkelerimize ve Demokratik Laik Hukuk Devleti’nin faziletine inanarak yoluna devam ediyor. Yaşına göre doğal sayılan bazı rahatsızlıklarına karşın fiziksel ve zihinsel olarak maşallah aslanlar gibi. En küçük bir bellek kaybı bulunmuyor. İlkelerini sürdürme kararlığı, azmi, içtenliği ve cesareti aynı güçlülüğünü koruyor.
Biz bu değerli insanla üniversitedeki öğrencilik yıllarımızdan dönem arkadaşıyız. 67 yıl önce başlayan dostluğumuzu; eskitmeden, yıpratmadan, zaafa uğratmadan, gittikçe daha da güç kazandırarak sürdürmekteyiz. Yolumuz bir, ilkelerimiz, inançlarımız ve amaçlarımız bir. Eleleleyiz, kalp kalbeyiz. Ellerimizi asla bırakmayacağız.
Sevgili yol arkadaşıma sağlıklı uzun ömürler diliyorum.
(16 Şubat 2019)
SAYIN YEKTA GÜNGÖR ÖZDEN’İ SON ZİYARETİMDEN KARELER


