**MARKO PAŞA**
Sen dert dinlerken, bildiğin üzere ben de tarihi seyahatlerime kaldığım yerden devam ediyorum. Hem artık hiçbir şey eskisi gibi değil. Bu gün Ankara’dasın, yarın İstanbul’da, ertesi gün de Kars’ta. Seyahat etmek kolay oldu artık. Şu uçağı icat edenlerden Allah bin kere razı olsun. Hele rekabet için fiyatları düşürenlerden. Şu günlerde yolum Antalya’ya düştü. Şöyle bir dolaşayım dedim. Eskiden gördüğüm tarihi yerleri bulabilmekte iyice zorlandım vallahi. Bedesten’i, iki Kapalı Han’ı zor buldum. Oralar iyice değişmiş. Bereket Yivli Minare ile Saat Kulesi olduğu gibi duruyor. Beton yığınına dönmüş ama yine de güzelleşmiş Antalya. Yollarda gezenlere bakınca sanki bir gâvur şehrine dönmüş. Tabii eskisi gibi kalacak değildi ya. Neyse, söyleyeceğim bu değil şimdi. Bir başka garabet gördüm burada. Senden onu soracağım. Hani Eski Lara Caddesi var ya, şimdi Şirinyalı olmuş oranın adı. Hem de güzel olmuş Allah için. Beş yıldızlı oteller sıra sıra. Ama burada bir şey dikkatimi çekti. Yeni bir Beş Yıldızlı yapılmış Falezler’in üzerine. Denize kadar olan yeri tümüyle zapt etmiş. Bu kadarına kim izin veriyor yahu? Yoksa dönen bazı dolaplar mı var? Akıl sır erdiremedim doğrusu. Asıl anlamadığım şey de bu beş yıldızlının adının falan yazılı olmaması binanın üstünde. Bir taraftan müşteri alıyor, bir taraftan adı sanı belli değil… Söylesene Paşam, bu ne iştir Allahaşkına?
27 Ekim 2006
Evliya Çelebi
—
**YANIT ÇELEBİ HAZRETLERİ**
Sen bu işlere akıl sır erdiremedin de, ben erdirdim mi sanki! Erdiren varsa beri gelsin. Bu devirde yapılan işlerin hikmetinden sual edilmez. Sebepsiz kuş öter mi, ötmez. Ateş olmayan yerden duman çıkar mı, çıkmaz? Durup dururken Marko Paşa’ya dert yanan olur mu, olmaz. Benim sana cevabım bu kadar. Gerisini sen anla gayr. Hem Antalya’yı gezmekte devam et biraz. Bak daha neler göreceksin, neler. Gene yaz olmaz mı? Ferasetinden mahrum etme beni. En derin sevgi ve saygılarımla.
Marko Paşa