**ÇOK DEĞERLİ MARKO PAŞA**
Köşenize gelen mektupları ve verdiğiniz yanıtları büyük bir zevkle okuyorum. Hani “Laf lafı açar” diye bir atasözümüz var ya, işte o nedenle ben de size son zamanlarda duyduğum bir fıkrayı anlatacağım. Çağdaş Marko Paşa’nın köşesine bu çağdaş fıkranın uygun düşeceğine karar verdim. Nasrettin Hoca eşeğine binmiş ve “Hele gidip şu turizm cenneti Antalya’yı bir göreyim” demiş. Yorucu bir yolculuktan sonra Antalya’ya vasıl olmuş. Birden göklere yükselen binaları görünce şaşırıp kalmış. Eşeğini dehlemiş ve biraz deniz havası alayım diye Falezlerin yakınına kadar gelmiş. Gelmiş gelmesine de, kıyıya yaklaşması ne mümkün. Bir de bakmış ki her taraf kocaman kocaman sitelerle ve dört beş yıldızlı otellerle dolu. Yerler betonla kaplanmış. Eşeğinin şeyini yapacağı bir toprak parçası bile görünmüyor. Denizin kıyısına yaklaşmak şöyle dursun, denizi görebilmesi bile zor. Allah Allah, bu ne hal böyle, demek turizm cenneti böyle oluyormuş diye ne yapacağını ve ne diyeceğini kendi kendine düşünmeye başlamış. Tam o sırada eşi başlamış anırmaya. Hayvancağız bir taraftan da yelleniyormuş. Hoca efendi bir anda ne yapacağını bilememiş. Ani bir kararla sırtından cüppesini çıkarıp, belindeki kuşağıyla eşeğinin arkasına bağlamış. Sonra da eşeğinin kulağına eğilip şunları söylemiş:
“Bana bak, iki ayaklılar buranın içine iyice etmişler, sakın bir de sen etme, hem bir de bakarsın belediye zabıtası gelip bize ceza yazar, en iyisi hemen dönelim.”
Sonra eşeğine binip dehlemeye başlamış. Bir taraftan da “Allah Allah”, “Allah Allah” diye başını sallayarak Antalya’dan ayrılmış.
23 Ekim 2006
Osman Canıyanık / Akşehir
—
**YANIT**
Ağzına ve diline sağlık Osman Bey oğlum. Tam köşeme göre bir fıkra göndermişsin. Doğrusu, Atatürk’ün; “Hiç şüphesiz dünyanın en güzel şehri Antalya’dır” dediği güzel Antalyamızın bugünkü hali bundan güzel anlatılamaz. Sana teşekkür ederim. Yeni fıkralarını bekliyorum. Gözlerinden öperim oğlum.
Marko Paşa