DARENDE KÜLTÜR DERNEĞİ’NİN KURULUŞU
Dr. Sadık ÖZEN
Ailem, Ankara’ya 1940 yılında göç etmişti. Ben henüz altı yaşındaydım. Altı yıllık yaşamı Darende, Balaban ve Kangal arasında geçmiş bir çocuk için; akrabalarını ve mahalle arkadaşla-rını bırakıp büyük bir kente göçmenin çok zor olacağı ve uyum sağlanmasında zorlanacağı düşünülebilir. Üstelik, büyük bir kültür farkı ve farklı bir konuşma alışkanlığı vardı aramızda. Ama hiç de öyle olmamış, yeni yerleşim yerimize kısa sürede uyum sağlamıştım. Bunda Ankara’daki akraba ve hemşerilerimin büyük payı vardı.
Okula başladığım ilk günlerde, bazı arkadaşlar, kullandığım ”Taman” ve “Bayramcı” sözcükleri için benimle alay etmişlerdi. Ama öğretmenim bu durumu fark edince bir daha bunu yapmalarına izin vermedi. Ben de yeni duruma hemen alıştım ve o sözcükleri bir daha kullanmadım.
O yıllarda, Ankara’da çok değerli bir Darendeli hemşeri topluluğu vardı. Bürokrasinin üst kademesinde çok değerli büyüklerimiz yer almaktaydı. Süleyman Tuncer Tapu-Kadastro Gn. Müdürlüğü’ nde önemli bir görevdeydi. Mevlut Başer PTT Malzeme Dairesi Başkanı, Remzi Gürsoy Divan-ı Muhasebat Başmurakıbı, Halil Tontu İçişleri Bakanlığı Personel Daire Başkanı, Enver Kaya Ankara Valiliği Yazı İşleri Müdürü, Hasan Kaya MİT Daire Başkanlığı’nda görevliydi. Mehmet Atalay Olcaytu büyüğümüz Milli Eğitim Bakanlığı’ndaydı. Yargının çeşitli kademelerinde görevli hakimle-rimiz ve askerlikte generallik bekleyen hemşerilerimiz yanında Ankara Radyosu’nda görevli olanlar ve öğretmenler de vardı. Bürokrasinin alt kademelerinde de görevli hemşerilerimiz bulunuyordu. Bu Darende adına küçümsenmemesi gereken bir durumdu.
En az bunlar kadar önemlisi, Ankara Üniversitesi’nde; ağırlıklı olarak Hukuk Fakültesi olmak üzere, Siyasal Bilgiler Fakültesi, DTC Fakültesi, Tıp Fakültesi, Veteriner Fakültesi, Ziraat Fakültesi İktisadi Ticari İlimler Akademisi ve Teknik Öğretmen Okulu’nda öğrenim yapan seçkin bir Darendeli gençliğin yetişiyor olmasıydı. Bunların arkasından ise onların yerlerini almak üzere Lisede, Sağlık Meslek Lisesi’nde, Devlet Konservatuvarı ve Ticaret Lisesi’nde öğrenim yapan yeni bir kuşağın gelmesiydi.
Bu arada, sanat çevresinden Darendeli bazı sanatçılarda vardı Ankara’da. Şair Ali Gürbüz, Ses Sanatçısı Şekerci Hasan Hüseyin, Fotoğraf Sanatçıları Türkyılmaz ve Mehmet Sürenkök ile Ankara sosyetesinin bir numaralı terzisi Nail Gürsoy unutulmayan simalardı. İleri yıllarda, bunlar arasından çok ünlü ses ve tiyatrocu sanatçıları çıktı aralarından.
Öte yandan ticari alanda Ankara’nın isim yapmış en itibarlı esnafları arasında Balabanlı hemşerilerimiz hatırı sayılır bir konumdaydı. Dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ve eşi gözlüklerini Murtaza Günay’da yaptırır, saat ve kuyum ihtiyaçlarını ise Ahmet Gündoğdu hemşerimizden karşılarlardı. Dişçi Ahmet Ertem Ankaralılar’ın güvenini kazanmış değerli bir büyüğümüzdü. İşadamı Osman Aşlamacı, Ahmet, Turan ve Kadir Sürenkökler ticaretle iştigal eden Darendeliler’di.
Ankara’nın büyük esnafları Mustafa Kösebalaban, Mehmet Atalay, İzzet, Hamdi, Ahmet, Hüseyin ve Hamdi Tontular, Hüseyin ve Tahsin Gürsoylar, Aydoğanlar, dayım Mehmet Korkut ve arkadaşları, Mehmet Pelit, Gazeteci Ebubekir Kayakökü, Kuyumcu Duran, Kuyumcu Hamit Özpolat ve daha birçok kişi Ankara’da yerleşmiş seçkin Darendeliler’di. Darende ve Balaban arasında fark göemediğim için tümünü Darendeli olarak yazıyorum.
Darende’nin tanınmış ailelerinden Ocakcıoğulları, Kıhtıroğulları, İbiklioğlu Musa Çavuş ve ailesi, Kitapçı Al i Efendi, Kitapçı Hamdi, Polis Ata Bey, çoğunluğu Hisar ve çevresi olmak üzere Ankara’da ikamet etmekteydiler. Tabii bu arada isimlerini anımsama zorluğu çektiğim ve buraya alamadığım pek çok Darendeli-Balabanlı hemşerimiz de vardır. Onların ailelerinden özür diliyorum.
1940’lı yıllarda Ankara’nın nüfusu 180 000 dolayındaydı. Ankara’daki Darendeli nüfusun en az 5-6 000 arasında olduğu o dönemde; yurdun başka yerlerinden gelip Ankara’ya yerleşenler arasında oldukça büyük bir oranda olduğu görülecektir. Bunun yanında o yıllar Ankara’sının ticari yaşamına şöyle bir göz atıldığında çok ilginç bir durumla karşılaşılır. O zamanlar Ankara’nın ticaret merkezi; Samanpazarı, Koyunpazarı, Atpazarı, Çıkrıkçılar Yokuşu, Kavaflar Çarşısı ve Karaoğlan Çarşısı (Anafartalar Caddesi)’ ndan ibaretti. Buralardaki esnafların çoğunluğunu Balaban, Setrek ve çevresinden gelenler teşkil etmekteydi. Karaoğlan Çarşısında yer alan büyük esnaflar arasında Darendeliler’in yine önemli bir yeri vardı. Ankaralılar nezdinde hepsi de halkın ve diğer esnafların güvenini kazanmışlardı. Ankara’nın merkezi yanında Kırıkkale, Keskim ve Polatlı İlçelerinde de hatırı sayılır bir Darendeli nüfusu yerleşmişti. Bu sayılanlar, bugünkü Ankara’nın belki onda birini bulmazdı. Yani bundan 75-80 yıl önceleri Ankara’da son derecede etkinliği olan bir Darendeli potansiyeli vardı.
Bunları ayrıntılı olarak yazmamın nedeni, o yıllarda Darende’nin tarihindeki kültürel varlığının seçkin bir örneğinin Ankara’da bulunuyor olmasıydı. İşin en güzel yanı ise üst tabakadaki bürokrattan en alt kademedeki memura, en zenginden en fakire kadar birlik, beraberlik, dayanışma gibi yakın münasebetler içinde olunmasıydı. Darendeliler’in özünde var olan alçakgönüllülük, içtenlik ve sıcaklık tıpkı Darende’de olduğu gibi burada da yaşatılmaktaydı.
İşte içinde bulunulan bu potansiyel Ankara’da Darendeliler’in bir Kültür Derneği kurma ihtiyacını doğurmuştur. Sosyal Medya’da yaptığım araştırmalarda Türkiye’de ilk Kültür ve Dayanışma Derneği’ nin 1950 yılında Bayburtlular tarafından kurulduğu bilgisine rastladım. Oysa Darende Kültür Derneği 07 Mayıs 1949 tarihinde kurulmuş bulunuyor. Yani; “DARENDE KÜLTÜR DERNEĞİ” Türkiye’de kurulmuş ilk kültür derneğidir. Bu ise Darendeliler için büyük bir övünç kaynağıdır. Derneğimizin ilk Başkanı Remzi Gürsoy olmuştur. Bir dahaki yazımda kuruluş gününü ayrıntılı olarak yazacağım.
Derneğimizin başarılı çalışmalarının devamı dileğiyle en derin saygılarımı sunuyorum.