MALATYA’YA SEVGİLERLE
MALATYA KAYSI ŞENLİKLERİ – I
Dr. Sadık Özen
Büyük bir istekle gittiğim ve gönülden hizmet verdiğim Malatya’dan ayrılalı 44 yıl oluyor. Az bir zaman değil. Ne yazık ki eskiler gittiler, onların yerine yeni kuşaklar yetişti. Yenilerin çoğu tanımazlar beni.
Ama çok ayrıcalıklı bir şeydir Malatyalı olmak. Sevgi, takdir, vefa duyguları içine işlemiştir Malatyalılar’ın. Doğasından insanına, insanından havasına, suyuna ve toprağına kadar yansımıştır Malatyalı’nın ruhu. Bu yazdıklarıma çok tanık oldum ben.
Kendilerini asla unutmadığım ve sevgilerini içimde yaşatmakta olduğum, aramızda gerçek dostlukların kurulduğu çok değerli arkadaşlarım oldu Malatya’da. İlk yakınlığımız ilkeli genç gazeteci arkadaşlarım olmuştu. Sonra Malatya halkının her kesiminden çok yakın dostlar kazandım. Bunları ileride yazarak onlara olan vefa borcumu yerine getirmeye çalışacağım.
Aralarında ilişkilerimizi hala sürdürdüklerimiz var. Orhan Apaydın, Cengiz İnci, Ertaç Önal, Arif Atay, Gökhan Akçadağ ve diğerleri. Sevgili Kardeşim Erhan Kırçuval, Hasan Anlar ve Ali Tozan ve diğer kaybettiklerimiz acılarıyla kalbime saplanmış bir hançer gibi.
Ayrıldıktan uzun yıllar sonra, Prof. Dr. Bayram Murat Asma, bana “MİŞMİŞ” kitabını armağan etmiş ve yanında da Malatya Kayısının tüm ürünlerinden kocaman bir koli göndermişti. Beni hiç tanımamış olan Malatyalı bir akademisyenin bu davranışı Malatyalılar için büyük bir vefa örneği sayılmalıdır.
Tam unutulmaya başladığım bir dönemde Malatyalılar’ın varlıklarıyla onurlandığı çok değerli iki kadirşinas insan, iki gazeteci ve kültür adamı, beni Malatya’nın genç kuşaklarına tanıtma çabasına girdiler. Geçmişte yaşadıklarımı ve yaptıklarımı gündeme taşıyarak bana yeni bir hayat kazandırmaya çalışıyorlar. Sevgili Kardeşim Malatya Söz Gazetesi Sahibi Sayın Kemal Deniz ve bu Gazetenin yazarlarından Sayın Cemal Gürsel Toy Kardeşlerim. Onların sayesinde 49 yıl önceki yaşamıma sanki yeniden başlıyorum. Kendilerine sonsuz teşekkürlerimi ve sevgilerimi sunuyorum. İyi ki varlar…
Bu vesile ile Merkezinden tüm ilçe, mahalle ve köylerine kadar tüm Malatyalı hemşerilerime en içten sevgilerimi sunuyor, sağlık ve mutluluklar diliyor, kaybettiklerimizin ruhlarına Fatihalar gönderiyorum.
09 Nisan 2021 / Antalya
MALATYA KAYSI ŞENLİKLERİ – II
Dr. Sadık Özen
Bir hafta sonra yine aynı yerde toplanılmıştı. Ben de yine geçen günkü yerimde oturmayı yeğlemiştim. Toplantı bir hafta öncesi olduğu gibi başladı ve onun gibi devam etti. Söz alanlar, Camilere, Kur’an Kursları’na ve okullara yardım ettiklerini vurgulayan konuşmalar yaptılar. Bu arada konuya son derecede olumlu ve heyecanla bakanların olduğu da gözleniyordu. İleri bir adım atılamadığını gören Vali Bey çabalarının boşa gittiğinden endişe duyuyor olmalıydı. Zaman ilerlemiş ve toplantı yine bir hafta sonraya ertelenmişti.
Bir sonraki hafta üçüncü toplantıda buluşmuştuk. Vali Bey ilk toplantıda “Malatya Kaysı Şenlikleri” nin gerçekleştirilmesini önermiş ve katılanlar tarafından kabul görmüştü. Ancak bunun için halkın katkıda bulunması gerekiyordu. Çünkü vilayetin bunun için ayrılacak bir ödeneği yoktu. Aynı şey Belediye, Ticaret Odası ve diğer kamusal kuruluşlar için de söz konusuydu. Eşraftan katılanlar ise ellerini ceplerine sokmakta niyetli görünmüyorlardı. Birbirine benzer olumsuzluktaki konuşmalar artık beni iyice sıkmıştı.
Daha önce birçok sosyal etkinlikte bulunmuştum. Öğrencilik yıllarımda, 1949 yılında kurulan ve Türkiye’nin ilk kültür derneği olan Darende Kültür Derneği’nin Genel Muhasipliği’ni yapmış ve oldukça deneyim kazanmıştım. Ankara’da çok başarılı etkinlikler yapmış Darende ve Malatya ismini duyurmuştuk. Yapılan olumsuz konuşmalar bende rahatsızlık yaratmaya başlamıştı. Kendimi daha fazla frenleyemedim ve elimi kaldırarak Vali Bey’den söz istedim. İsyan edercesine ve oldukça yüksek bir tonda: “Beyler, siz burada bir Halk Şenliği yapmak için mi toplandınız, yoksa sabote etmek için mi” diye sordum. Salonda bir anda büyük bir şaşkınlık yaşandı. “Bu da kim !..” dercesine herkes önce bana, sonra da birbirlerine baktılar. Kısa bir sessizliğin arkasından ben ikinci bombayı patlattım. “Eğer yapılmak istenen bir Halk Şenliği ise; bunun parası sokaktaki hamallardan toplanır” dedim ve yerime oturdum.
Orada bulunanlar daha da şaşırmışlardı. Toplantıya katılan genç kesimden bir alkış tufanı koptu ve bir anda etrafımı sardılar. Ve arkasından da büyük bir heyecanla;“Abi sen kimsin, biz seni gökte ararken yerde bulduk” sözleriyle beni onurlandıran şeyler söylediler. Çakmak çakılmış, fitil ateşlenmişti artık. Yol göründü. Bundan sonrası gelirdi artık.
Bir süre sonra toplantı sona ermişti. Ama toplantıdan sonra biz ayrılmayarak orada kalmıştık. Aramızda kısa bir tanışma süresi yaşandı. Sonra sanki kırk yıllık dostlarmış gibi bir kaynaşma oldu aramızda. Bir anda oldukça içtenlikli bir bağ kuruldu. O ana kadar ne ben onları tanıyordum ne de onlar beni. Ama bizleri bir araya getiren güçlü bir bağ vardı; Malatya sevgisi. O gün tanıdıklarım Erhan Kırçuval, Orhan Apaydın, Hasan Anlar’dı.
Bu üç genç o dönemdeki genç Malatyalılar’ın odak noktasını oluşturuyorlardı. İlkeli, içtenlikli, girişimci, kendilerine güvenli, hemşerilerinin sevgisini kazanmış, cesur, atak ve gözlerini budaktan esirgemeyen gençler. Bir anda ben de onlardan biri oluvermiştim. Erhan ve Orhan gazeteci, Hasan da Matbaacı. Üçü de özverili, çalışkan ve zeki gençler. O günden itibaren birbirimizden hiç ayrılmadık. Oturduk önce Kaysı Şenlikleri için neler yapabileceğimizi konuştuk ve planladık. Sonra da birer birer Malatya’nın tüm sorunlarını ele aldık.
Bize katılanlarla halka büyüdü ve genişledi. Ertaç Önal, Cengiz İnci, Ali Tozan, Arif Atay, Hadi Çekirdek, Ecz. Mehmet Sözen, tüm gazeteciler daha birçok halktan insanlar. Sıcak yapılı, girişimci, Malatya sevdalısı ve içlerinde yüksek potansiyel enerjisi olanlar. Bir anda birleşmiştik.
Daha o güne kadar Darendeli akraba ve hemşerilerimle bile görüşme olanağı bulamamıştım. Bu olay onlarla bir araya gelişimizi çabuklaştırmıştı. Ecz. Vural Bilgin liseden sınıf arkadaşımdı. İnönü Üniversite Derneği kurma çabasında olan Hayrettin Abacı ve Ticaret Lisesi müdürü ile Malatya’da görevli Darendeli eğitimci ve öğretmenlerle işadamları yanımda yer almaya başlamışlardı. Elini taşın altına sokabilecek olanlar birer birer ortaya çıkmaya ve etrafımızda toplanmaya başlamıştı.
Bizim dörtlü grup ise çalışmalarını hızlandırmıştı. Bir taraftan neler yapılması gerektiği planlanıyor ve önümüzdeki toplantı toplantıya hazırlanılıyor, bir taraftan da kamuoyu oluşturulması için çaba gösteriliyordu. Bir dahaki toplantıya hazırlıklı gidilmesi gerekiyordu.
Vali Sadullah Verel, ilkeleri, görevine bağlılığı, çalışkanlığı, dürüstlüğü, alçakgönüllülüğü, içtenliği ile hem bir halk adamı hem de üzerinde devlet adamı niteliği taşıyan mükemmel bir insandı. Malatya Kaysı Şenliği’nin gerçekleşmesi için elinden gelen her şeyi yapmaya hazırdı. Toplantıda gördükleri, umutlarını artırmış ve güvenini tazelemişti. Bir hafta sonraki toplantının daha olumlu geçeceği anlaşılmıştı.
MALATYA KAYSI ŞENLİKLERİ – III
Dr. Sadık Özen
Halk Eğitim Merkezi’ndeki toplantı öncekilerden daha heyecanlı başlamıştı. Özellikle benim birlikte olduğum, yukarda isimlerini saydığım genç arkadaşlarım, konuyla ilgili önemli çalışmalar yapmışlar ve şenliğin gerçekleşmesi için tahmini bir bütçe bile hazırlamışlardı. Dolayısıyla toplantıya büyük bir kararlılık içinde katılmışlardı.
Toplantılar Vali Bey tarafından yürütülüyor, ancak yapılan konuşmalar ve alınan kararlar kayıt altına alınmıyordu. Vali Bey’in davet ettiği kişilerin hepsi de komite üyesi durumundaydı. İşlerin takibi için komitenin bir resmiyet kazanması gerektiğini düşündüm ve toplantı başlar başlamaz usul hakkında söz istedim. Yaptığım konuşmada; bir komitenin verimli çalışabilmesi için; bir “Yönetim Kurulu” nun seçilmesi ve üyeler arasından dan da; görev bölümü yapılarak bir “Başkan”, bir “Başkan Yardımcısı”, bir “Muhasip üye”, bir “Sekreteri”, bir de “Basın sözcüsü” tayini gerektiğini, bunlarla birlikte; bir de “Karar Defteri” ile “Kaşe” si olmasının zorunlu olduğunu dile getirdim. Çünkü o güne kadar ben komite ve derneklerde hep bu prensip içinde görev yapmıştım. Bu öneride bulunurken, kesinlikle komitede kendimin görev alması gibi bir düşüncem yoktu. Çünkü birçok meçhullerle karşı kaşıyaydım. Evliydim ve üç çocuklu bir ailem vardı. İlk düşünmem gereken şey aileme karşı sorumluluklarım ve öncelikle geçimimizin sağlanmasıydı. Önümüzde aşılması gereken zor bir süreç vardı. Ancak o güne kadar pratisyen hekim olarak çalıştığım ilçelerde, hekimlik görevlerim yanında o yerlerin sosyal yaşantılarına oldukça önemli katkılar sağlamıştım. Görev almak istemediğimi söylerken bile yapımın gereği olan bu dürtüler içindeydim.
Başta Vali Bey olmak üzere önerim kabul edildi. Vali Bey tarafından başkanlığa aday gösterildim. Malatya’ya henüz yeni geldiğimi, henüz yerleşme aşamasında olduğumu, henüz muayenehane bile açamadığımı, bu nedenle mazur görülmemi istedim. Ancak öylesine bir güçlü istek oluşmuştu ki, itirazım haklı görülmedi ve yapılan oylamada ittifakla seçildim.
Bu defa toplantı somut bir sonuç alınarak daha olumlu ve daha umutlu bir şekilde sona ermişti. Toplantıdan sonra Erhan Kırçuval, Orhan Apaydın ve Hasan Anlar’la toplandık ve yapacağımız çalışmalar için ilk adımı attık. İlk olarak Vali ve Belediye Başkanı’ndan başlayarak yapmamız gereken ziyaretlerde bulunmayı kararlaştırdık. Sonraki günlerde de bu ziyaretlerimizi; diğer resmi kuruluşlara, esnaflara ve halka yayarak devam edecektik.
Ancak önümüzdeki en önemli sorun, başlangıçta bir miktar nakit para olması gerektiğiydi. Arkadaşlarım bunun için bir hesap çıkarmışlardı. Büyük bir çekingenlikle durumu bana bildirdiler. İlk çalışmalar için 15 000 liraya ihtiyaç vardı. Asistanlık dönemim oldukça sıkıntılı geçmişti. Aldığım maaş 3 000 TL kadardı. Bununla kıt kanaat geçinmiştik. Kızlarımın üçü de okula gidiyordu. Anne-babama da bir miktar katkıda bulunmam gerekiyordu. Ankara’dan gelirken eşyalarımı getiren bir dostuma ait kamyonun bedelini ise birkaç ay sonra ödeyecektim. Yani bu meblağı karşılayacak param yoktu.
MALATYA KAYSI ŞENLİKLERİ – IV
Dr. Sadık Özen
Erhan Kırçuval ve Orhan Apaydın’a ilk nazarda ihtiyacımız olan bu parayı ertesi gün gelip benden almalarını söyledim. Çünkü o anda Dr. Nazmi Özalp ağabeyimden borç almaya karar vermiştim. Arkadaşlarım biletlerine Milli Piyango’dan büyük ikramiye çıkmış gibi sevinmişlerdi. Bu para o gün için büyük bir meblağ sayılırdı. Kırtasiye ve basım işlerini karşılayacaktı. Rahmetli Hasan Anlar çok gani gönüllü ve özverili bir insandı. Şenliğin başından sonuna kadar bütün basım işlerini tek kuruş kazanç düşünmeden gerçekleştirmişti.
Halk Eğitim Merkezi’ndeki toplantılara birkaç hafta daha devam ettik. Sonrasında Fuzuli Caddesi girişindeki büromuzu kiraladık ve çalışmalarımızı buradan yönettik. Kısa zamanda ismimizi Malatya halkına duyurmuştuk. Bundan yerel ve ulusal basınımızın büyük payı oldu. Çünkü komitedeki arkadaşlarımız hem yerel basında hem de ulusal basında görevliydiler. Onlar dışında tüm Malatya basını bizim yanımızda yer almıştı. Hiçbir muhalifimizin olmadığını söyleyebilirim. Bizimle beraber herkes elini taşın altına sokmuştu. Çalışmalarımız herkese açıktı. Tam bir ekip çalışması yaptık. Tüm kararlarımızı aramızda görüşerek ve hep ittifakla aldık. Hiçbir konuda ayrı düşmedik. Çünkü bütün çalışmalarımız Malatya’nın kültürel, sosyal ve ekonomik hayatına katkıda bulunabilmek içindi. Ve tüm Malatya kısa zamanda bunu kavramıştı.
Bizler Cumhuriyetçi, Atatürkçü, Laik görüşteki gençlerdik. Malatyalı olan ve Malatya’nın hayrına çalışan herkesle birlik ve beraberlik içindeydik. Etnik köken ve inanç ayırımı içinde olmadık. Sanırım bizi en güçlü kılan da bu yönümüzdü. Bugün düşünüyorum, çalışma arkadaşlarımızla ayrı düşüğümüz bir konu bulamıyorum. Bir halk deyimiyle “Anca beraber, kanca beraber” olmuştuk. O kadar yoğun bir çalışma içindeydik ki; istesek bile ne kişisel çıkarlarımızı düşünebilirdik ne de kendimizi ayrılıkçı fikirlere kaptırabilirdik. Bu arada başarılanların içimizden birinin hanesine yazılması da söz konusu değildi. Sadece komite üyeleri değil, dışardan bize destek olanların katkıları için de aynı şey söz konusuydu. Başarımızın sırrı işte buradaydı. Aramızda her zaman hiyerarşik bir saygı düzeni vardı. Ama aldığımız kararlara aykırı düşen ve karşın çıkan hiç olmamıştı. Hepimiz birlikte çalıştık, kararları birlikte aldık ve birlikte başardık. Anılarımı yazarken de hiçbir şekilde kendime pay çıkarmak gibi bir amacım yok. Sadece arkadaşlarımın istekleri doğrultusunda Malatya için önemli olduğuna inandığımız Kaysı Şenlikleri’nin nasıl gerçekleştiğini en doğru şekilde anlatmaya çalışıyorum.
Komitemizi bir büroya taşıyarak orada çalışmamız bize büyük bir rahatlık sağlamıştı. Böylece görüşmek istediklerimiz veya bizimle görüşmek isteyenlerle burada buluşma olanağı bulmaktaydık. I. Kaysı Şenliği bittikten sonra komitemizi “Malatya Fuar Kurma ve Turizm Derneği” dönüştürdük ve çalışmalarımızı burada sürdürdük. Bina sahibi, Bir Malatyalı’ya yakışır hareket etmiş, fazla kira istemeyerek büyük bir katkıda bulunmuştu. Burası çalışmalarımıza çok uygun bir yerdi. Adeta bağımsız bir bölümdü. Bazen çok erken saatlerde, bazen de gece yarılarına kadar süren toplantılarımızda çevreye rahatsızlık vermemiz söz konusu değildi. Dönemin Milli Eğitim Bakanlarından Mustafa Üstündağ ve Gıda Tarım Hayvancılık Bakanı değerli hemşerimiz Korkut Özal’ı derneğimizde kabul ederek kendileriyle görüşmüştük. Sayın bakanlar maddi bir katkı sağlamamış olsalar bile ziyaretleri bizlere büyük bir manevi destek olmuştu. Kısıtlı bütçemize karşın, temizlik ve çay servisi için bir personel de tutabilmiştik.
Daha önceki yıllarda da düşünülmüş ama gerçekleştirilememiş olan şenliğin hiç eksiksiz ve kusursuz olması gerekiyordu. Bu nedenle yapacağımız program üzerinde tüm ayrıntıları inceden inceye ele aldık. Komite veya dernek yönetimimiz dışında bizimle birlikte ellerini taşın altına sokan, en az bizim kadar çaba gösteren ve çalışan “İsimsiz Kahramanlarımız” vardı.
Bunların isimlerini burada paylaşmanın büyük bir insanlık borcumuz olduğunu düşünüyorum. Onların isimlerini her zaman sevgi ve saygı ile anmaktayım. Anılarımı elimde bulunan herhangi bir kayıttan yazmıyorum. Sadece belleğimde kalanları paylaşıyorum. Anımsayamadığım şeyler olabilir. Konuyla ilgisi olmuş herkesi katkıda bulunmaya davet ediyorum. Böylece daha sağlıklı bir sonuç ortaya çıkabileceği düşüncesindeyim. Halk Eğitim Merkezi’ndeki çalışmalar sırasında, Başkan Sayın Arif Atay’ın özverili katkıları olmuştur. Malatya’nın sevgilisi Rahmetli Hadi Çekirdek şenliklerin başından sonuna kadar yanımızda yer almıştır. Onun büyük bir çaba içinde oradan oraya koştuğunu hiç unutamam.
Belediye Başkan Yardımcısı Şazi Tezgören, Beden Terbiyesi Bölge Müdürü Cengiz İnci, Petrol Ofisi Nato Tesisleri’nde Daire Başkanlığı görevinde bulunan Ertaç Önal, Halk Evleri Şube Müdürü Ali Tozan Kaysı Şenliklerinin başarılı olmasında büyük emekleri olan değerli Malatyalılardır. Bunlar yanında yakın dostlarım Muharrem Akçadağ, Malatya Eczanesi Sahibi Ankara Gazi Lisesinden yakın arkadaşım Ecz. Vural Bilgin, Eşi İnci, Kardeşi Nazmi ve Eşi Tomris ile Hemşerim ve Askerlik arkadaşım Ecz. Mehmet Sözen, akrabalarım Kayaköküler, akraba derecesinde yakınlarım Ilıcaklar, Ömer Karaçalı ve daha birçok hemşerim ve arkadaşım yanımda yer alarak bana destek oldular. Malatya Eczanesi’nin Ecz. Kalfası Hüseyin, Terzi Halis, Terzi Fikri Öğrenecek, Mehmet Vanlıoğlu, Atayıklar, Şekerciler, Sendika Başkanları, Malatya’daki tüm yerel ve Ulusal gazetecileri, benim en yakın dostlarım Mehmet Sami Tunca, Nihat Tecdelioğlu, Korçelik’în sahibi Asil Kaan Coskun ve Kirkor Evyapan, Nurettin Şireli, Sinan Oteli Sahibi Abdullah, Kent Oteli Sahipleri, Ticaret Odası Genel Sekreteri Abdurrahman Yavuz, Mahmet Ali Kılay, Bayram Kısa ile isimlerini şu anda tam olarak anımsayamadığım birçok değerli Malatyalı hemşerim elimi attığım her işte büyük bir içtenlikle yanımda oldular, her türlü maddi ve manevi destekte bulundular. Burada, kendilerine minnet duygularımı ifade edebilme olanağı bulduğum için mutluyum.
Ancak ne yazık ki isimlerini anımsayamadığım daha pek çok kişi var. Onlardan da özür diliyorum. Bu arada, benim böyle bir yazı dizisi hazırlamama fırsat veren, o dönemim gençleri, Malatya kültürünün bugünkü öncüleri Sevgili Cemal Gürsel Toy ve Sayın Kemal Deniz’e, benim Malatya’da yeniden hatırlanmama vesile oldukları için sonsuz teşekkürlerimi ve sevgilerimi sunmak istiyorum. Böylece Malatya Kaysı Şenlikleri’nin nasıl gerçekleştiğini anlatma fırsatı bulabildim.
Malatya Kaysı Şenlikleri fikrini ilk olarak ortaya atan ve gerçekleşmesi için elinden gelen her türlü çabayı gösteren Türkiye’nin en değerli, en ilkeli, en mütevazi valilerinden Rahmetli Sadullah Verel’i en derin saygılarla anıyorum. Malatya’dan ayrıldıktan sonra onunla birlikte Kaysı Şenlikleri’nden birine özel olarak davet edilmeyi ve katılmayı çok isterdin. Ne yazık ki hiçbir zaman böyle bir daveti alamadım. Bunda zaman içinde gelişen insan yapısının büyük payı olduğunu düşünüyorum.
Unutur ve unutulur insanoğlu. Bazıları çok çabuk, bazıları da biraz daha geç. Değişmez kuraldır bu. Ama arada bir unutmayan vefalı insanlar da çıkabiliyor. Bunlar çok istisnai kişiler. Onları bir başka yazımda anlatacağım.
Bu yazımda özetle asıl vurgulamak istediğim şey şudur: Malatya’da 1973 yılında Cumhuriyetimizin 50.yılı onuruna Kaysı Şenliği etkinlikleri gerçekleştirilmiştir. Bunun başarısı ne sadece ben ve arkadaşlarıma ne de başkalarına mal edilemez. Bunda kademe kademe tüm Malatyalılar’ın payları vardır. Yapılan etkinlik tüm Malatyalılar’ın ortak başarısı hatta zaferidir.