Dr. Sadık Özen,
Kuzey komşumuz Rusya Devleti’nin halkı hakkında yaptığınız üzüntü verici konuşmayı gazetelerde şaşkınlıkla okudum ve televizyon ekranlarından şaşkınlıkla izledim. Böyle bir davranış; üzerinde devlet adamlığı özelliği taşıyan bir kişiye yakışmaz Sayın Bakanım. Bu mevkide bulunanlar, attıkları her adıma ve ağızlarından çıkacak her söze dikkat etmek zorundadırlar. Siz; Türkiye Cumhuriyeti’nin Kültür ve Turizm Bakanısınız ve bunu hiçbir zaman aklınızdan çıkarmamalısınız. Önce büyük bir pot kırıp, sonra özür dileyerek bu olayı geçiştiremezsiniz. Bakanlığa atandıktan sonra, sizi televizyon ekranlarında gördüğümde, bir vatandaş olarak size karşı oldukça sempati duymuştum. Çünkü, güzel bir yüzünüz ve insanlara güven veren bir görüntünüz var. Ancak, kısa süre sonra skandal üzerine skandal yarattınız. İlk olarak, Sayın Valimiz Alaaddin Yüksel hakkında, onu küçümser tarzdaki sözleriniz hiç hoş olmamıştı. Üstelik, ülke turizmimizin başkenti olan Antalya Valisi’nin Berlin Turizm Fuarı’na katılmasını gereksiz görmeniz ve onun yerine Diyarbakır ve Hakkari Valilerini koymanız da pek hoş olmamıştı. Bu beyanda bulunmadan, o illerin değerli valilerini de bu fuara davet edebilirdiniz ve bu durum hiç kimsede rahatsızlık yaratmazdı. Bütün insanlar gibi sayın bakanlar da nükteli konuşabilir ve şaka yapabilirler. Ama, her şeyin bir yeri, zamanı ve adabı vardır. Bir ülke halkını küçük düşürecek söylemlerde bulunmanın şaka yeri olmaz. Bu beyanınızla; aramızda onlarca yıldır süren soğuk savaştan sonra daha yeni yeni filizlenmeye başlayan dostluk ilişkilerinin zedelenmesi tehlikesini yarattınız. Oysaki, bu ülkeyle sosyal, kültürel, sanatsal, siyasal ve ekonomik alanda dayanışma içinde olmamızın büyük önemi var. Bereket versin ki muhataplarımız bu konuda olgunluk gösterdiler. Bu sayılanlardan ve devletlerarası resmi ilişkilerden daha önemli olan şey, bu komşu ülke halkının incitilmemesidir Sayın Bakanım. Mesele sadece bu olaydan ibaret değil Sayın Bakanım. Katıldığınız toplantılarda Sayın Genel Başkanınız ve Ülkemizin Başbakanı konuşurken uyuklamanız da hoş bir görüntü değil. Çok okuduğunuz için gözlerinizin kayması mazereti pek inandırıcı gelmiyor. Çünkü, ekranlarda izlediğimiz kadarıyla, gözleriniz değil başınız bir tarafa kayıyor. Çok yorgun ve uykusuz olabilirsiniz. Ama, bu gibi durumlarda da başkaca önlemler almanız gerekir. Ya o toplantıya gitmeyeceksiniz, ya da orada uyuklar gibi görünmeyeceksiniz. Anlayacağınız Sayın Bakanım, bu işler sanıldığı gibi kolay değil. Mensubu olduğunuz partinin, son günlerde basına yansıyan “Vekillere adabı muaşeret dersleri verilmesi” konusu demek ki bazı haklı nedenlere dayanıyor. Sayın Bakanım, konuşmanızda kullandığınız “taziye” sözcüğü başsağlığı dileme anlamına gelir. Sanırım, siz “tarziye” demek istemiştiniz. Galiba sürçü lisan oldu. Hatırlattığım için özür dilerim. Ne zaman ve nerede maksadınızı aşan konuşma yapacağınız önceden kestirilemeyeceğine göre, son olarak, size bir öneride bulunmak istiyorum: bu konu özür dilemekle kapanmaz Sayın Bakanım; vakit geçirmeden görevinizden istifa etmelisiniz. Daha bakan olalı çok kısa bir süre oldu, ama, “Ne yapalım, kısmet bu kadarmış” der geçersiniz. Böyle bir hareketin, gelecek için size artı puan kazandıracağını da unutmayın. Sırası geldiğinde istifa edebilmek de büyük bir erdemdir Sayın Bakanım.
Saygılarımla.
12 Nisan 2005
Konyaaltı Gazetesi – Antalya