Dr. Sadık Özen
Bundan tam 60 yıl öncesiydi. 23 Nisan Ulusal Egemenlik Bayramı’nı kutlamak için, öğrencisi olduğum Ankara Ulus İlkokulunun bahçesinde toplanmıştık. Ailelerimiz, yakınlarımız ve çevre halkı büyük ve coşkulu bir topluluk oluşturmuştu. Heyecanın dorukta olduğu bir gündü. Öğretmenim beni konuşmacı seçmiş, yakın aile dostumuz ve Darendeli hemşehrimiz DTC Fakültesi mezunu Mehmet Atalay Olcaytu amcamın (Rahmetli Tümg. Turhan Olcaytu’nun öz amcası) benim için hazırladığı okuma parçasını iyice ezberlemiştim. Kürsüye çıktığımda heyecandan bütün bedenim titriyordu. Başım dimdik ve gözlerimi ufuklara dikerek, konuşmama başladım. “Türk’ün güneşi 23 Nisan ufkundan doğdu” sözleriyle başlayan nutkumu, gür bir sesle, hiç duraksamadan ve şaşırmadan ezbere okumuştum. O anda, ulusumuz için egemenliğin anlamını ve onu koruma konusundaki kararlılığımızı, oradan bütün dünyaya haykırır gibiydim. Sesim, o küçücük bedenimden değil, sanki bir yanardağdan çıkarmış gibiydi. Etkileyici bir konuşma olmuştu. Dakikalarca alkışlandım. Öğretmenim Şükriye Hanım elimden tutup beni kürsüden indirdi. Sonra da bütün sıcaklığıyla bana sarıldı ve yanaklarımdan öptü. Gözlerinden süzülen yaşlar yanağımı ıslatırken söylediği “Seninle gurur duyuyorum” sözleri içime öylesine yerleşmiş ve beni o derece onurlandırmış olmalı ki, o günün heyecanını hala yüreğimde hisseder ve yeniden yaşarım. Bana, Atatürk sevgisini ve ilkelerini, ulusal egemenliğimize nasıl kavuştuğumuzu, 23 Nisanların önemini, Cumhuriyetimizi nasıl kurduğumuzu onu nasıl korumamız gerektiğini bizlere anlatan/öğreten sevgili öğretmenim Şükriye Özkan’dı. Onun aziz hatırası belleğime hiç silinmeyecek şekilde yerleşti. Sevgisi; yıllardır hiç azalmadı ve daha da artarak içimde yaşıyor. Bu 23 Nisan gününde, 60 yıl öncesini sanki yeniden yaşıyor gibiyim. Son zamanlarda, ulusal egemenliğimize yönelik tehlikelerin artması ve ulusal egemenliğimizin sembolü olan bayrağımıza yapılmak istenen saldırılar duygularımı daha da yoğunlaştırıyor. Yeni kuşaklara, gençlerimize ve çocuklarımıza ulusal egemenliğimizin değerini ve önemini anlatmak bizler için büyük bir görevdir. Bu konuda, hepimiz, öğretmenliğin sembolü olarak gördüğüm Şükriye Öğretmenim kadar inançlı, duyarlı, azimli ve öğretici olmak zorundayız. Bu günlere kolay gelinmedi, egemenliğimiz kolay kazanılmadı. Düşmanlar sadece canımıza ve malımıza göz dikmemişti. Irzımıza, namusumuza saldırıyorlardı. Çok acı günler yaşadık. Bu değerlerimizi koruyabilmek için büyük çabalar gösterdik ve özverilerde bulunduk. O günlerde yaşananlar anlatmakla bitmez. Ailemizde yaşanan canlı bir örneği anlatmak ve paylaşmak istiyorum. Eşimin anneannesi, kızlarını, düşmanların tasallutundan koruyabilmek için, evinin bahçesine kazdığı ve üzerini çal/çırpı ve otlarla kapattığı bir çukurun içinde aylarca saklamış. Bunun ne kadar zor ve sıkıntılı bir şey olduğunu düşünebilmek bile zor. Ulusal birlik ve beraberlik içinde büyük bir Kurtuluş Savaşı yaptık. Düşman çizmesi altında ezilmemek için milyonlarca şehit verdik ve bu günlere ancak böyle kavuştuk. Aynı birlik ve beraberliğe şimdi o günlerden daha çok gereksinimimiz var. Kan dökerek, can vererek kazandığımız 23 Nisan Ulusal Egemenlik Bayramımız bizim için en kutsal değerlerden biridir. Ulu Atatürk tarafından; geleceğimizin güvencesi olan çocuklarımıza armağan edilen bu bayramın dünyada başka bir eşi ve benzeri yoktur. Değerini iyi bilelim ve onu canımız pahasına koruyalım. Bunu yapmak, Türk olmanın gereği ve vatan borcumuzdur.
23 Nisan 2005
Konyaaltı Gazetesi – Antalya