Dr. Sadık Özen,
Bizim kuşağımıza, ulusal bağımsızlığımızın önemi, ulusal değerlerimizin korunması, bayrağımıza bağlılık, ona saygılı olmak ve korumak gibi kavramlar öğretilmişti. Vatanımızın bölünmez bir bütün olduğuna, bayrağımızın bir bez parçasından ibaret olmayıp, ulusal egemenliğimizin sembolü olduğuna inandırılmıştık. **”Şımmıtsız, sınıfsız bir milletiz”** ilkesiyle, bütün vatandaşların eşit olduğu ve içimizde **”çazınlık”** denilen bir ayrımcılığın olmadığı bilinciyle yetiştik. Ayrı etnik kökenden gelen vatandaşlarımız da bizimle aynı ilkeleri paylaştılar. Bu inançlı tutum, ulusalcı duygularımızı artırdı, birlik ve beraberliğimizi korudu ve ulusumuzu yüceltti.
Biz, bayrağımızı koruma pahasına ölümü göze alacağımıza inanmıştık ve buna hala inanıyoruz. Bugün bazı dış ve iç çevre odakları tarafından, azınlık adı verilerek, ülkemizde bölünmüşlük yaratılmaya çalışılan etnik kökenli vatandaşlarımızla, geçmişte, bu konularda hiçbir ayrımcılık yaşanmadı. Onlar da, vatanımız ve bayrağımız için savaştılar ve öldüler. Kendini, dış odaklarının olumsuz tutumlarına ve bölücülük hareketlerine kaptırmadılar. Kaptıranların sayısı da bir elin parmakları kadar az oldu. Bunun yanında, davamızı uluslararası platformda savunan çok değerli Ermeni vatandaşlarımız var. Bir Ermeni vatandaşımızın, ASALA denilen terör örgütünün, Büyükelçiliklerimizde görevli diplomatlarımızı katletme girişimlerini protesto için 10 Ağustos 1982 tarihinde üzerine benzin dökerek kendisini yakarak yaşamına son vermesi aklımızdan hiç çıkmıyor.
Bizi bölmeye çalışan bütün terör odaklarının bütün çabaları boşaadır. Barış Gönüllüleri de dahil olmak üzere, yıllardır sürdürdükleri misyonerlik çalışmalarıyla, bize milli duygularımızı unutturmaya çalıştılar ve suskunluğumuz karşısında başarılı olduklarını sandılar. Ama bir anda yanıldıklarını anladılar ve hüsrana uğradılar. Bizdeki yardakçıları, sözüm ona kendilerine aydın diyen **”internasyonalist entelektüeller”** de onlarla birlikte paniklediler. Yayınladıkları bildirilerle, bayrağımıza sahip çıkan vatandaşlarımızı adeta kınıyor ve suçluyorlar. Sanki bu vatan ve bu bayrak onların değil.
Bu ülkenin, bunlara verdiği emek haram olsun. Ama yine de kendilerine teşekkür etmek lazım: Çünkü, vatandaşlarımızın gerçeği daha iyi görmelerine, daldırıldıkları uykudan uyanmalarına ve milli duygularının canlanmasına büyük katkıda bulunmuş oldular. Halkımız, onların sağduyulu olma çağrısına gerek duymadan zaten sağduyusuyla hareket etmektedir. Her geçen gün ulusal değerlerin korunması azmi daha da güçleniyor. İç ve dış terör odaklarının korkuları ve çırpınışları bundandır. Son olaylar, halkımızı iyice birbirine kenetlemiştir.
Vurmak, kırmak, linç etmek ve kan dökmek gibi hiçbir kötü eylem ve emelimiz olamaz. Çünkü bunlar bize yakışmayan şeylerdir. Bu tür davranışlar milliyetçilik duygusu içinde yer alamaz. Bu tür davranışlarda bulunanlar, ancak ve ancak bölücülerin ekmeğine yağ sürerler.
Bizler Atatürk Milliyetçisiyiz. Ağır başlı, vakarlı ve kararlı olarak yolumuza devam etmeli, aşırı milliyetçilik akımları dahil her türlü radikal eylemlerden uzak durmalı, tahriklere kapılmamalıyız. Gözü dönmüş bölücüler, başka illerimizde de yasa dışı ve izinsiz bildiri okuma eylemini sürdürecek ve tahrik unsuru olmakta devam edeceklerdir. Aman dikkat! Her türlü taşkınlığa son! Tutarlı ve kararlı mücadeleye devam.
İnternasyonalist entelektüeller, ellerinden geliyorsa yandaşlarını sağduyulu olmaya çağırsınlar. Bizim, onların nasihat ve önerilerine gereksinimimiz yok.
16 Mart 2005
Konyaaltı Gazetesi – Antalya