Dr. Sadık Özen
Bugün, dünya kadınlar günü. Afrika’nın en ilkel kabilesinden, Avrupa’nýn en üst düzeyindekilere kadar yeryüzündeki bütün kadınları saygýyla selamlıyorum. Ülkemin kadýnlarýna ise en içten duygularýmý armaðan etmek istiyorum. Kadınlara karşı, olağanüstü denilecek ölçülerde saygý duyduðumu söyleyebilirim. Kadýn sayýsýnýn çoðunlukta olduðu bir aile yapýsýnýn içinden geliyorum. Duygularým, belki bundan kaynaklanýyor olabilir.
Bir annem, beþ kýzkardeþim, bir eþim, üç kýzým, bir kýz torunum ve on bir tane de kýz yeðenim var. Ayrýca, çok sayýda dost ve arkadaþlarým. Bu nedenle olmalý, kadýnlara çok deðer veren biriyim. Her platformda onlarý savunurum. Çünkü kadýn, genel olarak toplumun temel direðidir: anadýr, öðretmendir, emekçidir, ekonomisttir, üretkendir. Ayný zamanda; sanatçý, siyasetçi, gazeteci, iþ kadýný ve diplomattýr. Kadýn; özverili, azimli, sabýrlý, dirençli, güçlü, yaratýcý ve yenilikçidir. Bürün bu yönleriyle toplumun denge unsurudur.
Ancak, bu kadar önemli özelliklere sahip olan kadýnlarýmýz acaba olmalarý gereken yerdeler mi? Ýþte bu tartýþýlýr. Özellikle de ülke siyasetinde kadýnlarýmýzýn sayý ve etkinlikleri çok zayýf. Bu yüzden de siyasi karmaþadan bir türlü kurtulamýyoruz. Ben, her zaman þunu ifade ediyorum: Ülke siyasetinde, kadýnlar da en az erkekler kadar aktif olmalý ve yer almalýdýr. Siyasi partilerde kadýnlara kontenjan ayrýlmasý gibi konularý saçma buluyor ve kendi çapýmda bununla mücadele etmeye çalýþýyorum. Kadýn-erkek eþitliðinin var olduðu bir ülkede, asla bu tür bir düþünce tarzý ve uygulama olamaz. Çünkü, böyle bir uygulama her þeyden önce demokrasinin ruhuna aykýrýdýr. Ülke yönetiminde erkekler kadar söz sahibi olmak kadýnlarýn en doðal haklarýdýr. Bu haklarýn, erkekler tarafýndan kendilerine bahþedilmesi beklenemez. “Haklar verilmez, alýnýr” felsefesi içinde hareket edilerek, bu uðurda savaþ verilmelidir.
Bu önemli gün vesilesiyle, sahip olduðum bazý görüþlerimi de burada açýklamak gereðini duyuyorum. Son yýllarda, toplumumuzun her kesiminde görülen yozlaþma ne yazýk ki kadýnlarýmýz arasýnda da bir hayli ilerleme gösteriyor. Bu yozlaþmanýn önlenmesinde öncü durumundaki bazý kadýn kuruluþlarýmýzla kadýnlarýmýza büyük görev düþüyor. Ancak, dýþ kaynaklý görüþ ve çalýþma koþullarý yerine, konular kendi ülkemizin gerçekleri içinde ele alýnmalýdýr. Bunun için; önce, kadýnlarýmýzýn içinde bulunduklarý durumun, yaþadýklarý olumsuzluklarýn, uðradýklarý haksýzlýklarýn, gerçekçi bir biçimde ele alýnmasý ve saptanmasý gerekir. Özellikle de kýrsal kesimde yaþayan kadýnlarýmýzýn durumlarý, gerek ülke, gerekse içinde bulunduklarý yöresel koþullarla birlikte deðerlendirilmelidir. Yapýlacak tespitlerden sonra, etkili ve verimli bir eðitimin nasýl saðlanacaðý konusu devletin baþýnda bulunanlara anlatýlmaya çalýþýlmalý, bir taraftan da bu iþler için özel sektörün katkýsý saðlanmalýdýr. Bunlar yapýlmadan, sadece sloganlar yaratýlarak yapýlan çalýþmalardan olumlu sonuç alýnmasý asla mümkün olamaz.
Tabii ki, her konuda olduðu gibi, bu konuda da siyasi görüþ ve yaptýrýmlarýn devreye girmesi söz konusu olacaktýr. Oysaki; gerek ülkemiz, gerekse kadýnlarýmýz ve tüm insanlarýmýz için önemi çok büyük olan bu konunun, siyasi amaç, endiþe ve çýkarlarla ele alýnmasý gerekmiyor. Zira, kadýnlarýmýzýn, maddi, manevi ve kültürel alanda içinde bulunduklarý koþullar ve yaþadýklarý olumsuzluklar, her türlü siyasetin üstünde ulusal bir davadýr.
Dilerim beni anlayan birileri çýkar.
En derin saygýlarýmla.
08.03.2005